Yalçın ARAL


KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜNLER ÜRETEBİLMENİN ÖNEMLİ NOKTALARI;

Dünya genelinde, KATMA DEĞERİ YÜKSEK ürünlerin üretile bilinmesi 5 ana ayağa oturtulmuştur.


 

 

 

 

Dünya genelinde, KATMA DEĞERİ YÜKSEK ürünlerin üretile bilinmesi 5 ana ayağa oturtulmuştur.

 

  1. İnsan kaynağı,
  2. Finansman kaynağı,
  3. Teknolojisi yüksek ürünler üretebilecek Makine , teçhizat temini,
  4. Hammadde ve ara mal/yarı mamul tedariki,
  5. Katma Değeri Yüksek ürünler üretebilecek MİLLİ müteşebbisler ve şirketler.

 

Belirtilen 5 konunun handikapları bertaraf edildiği takdirde, Türkiye´ye yönelik yapılan ve bundan sonrada yapılacak bütün engellemelere rağmen Türkiye´nin  2023 yılında ki ve daha sonraki yıllarda koyduğu hedeflere ulaşmakta fazla zorluk çekmeyeceği bir gerçektir.

 

Türkiye´de KATMA DEĞERİ YÜKSEK ürünlerin üretilebilmesi konusu ile ilgili yukarı da belirtilen 5 noktanın Türkiye´de ki durumu analiz edilince, aşağıdaki veriler ortaya çıkmaktadır.

 

İNSAN KAYNAĞI ;

 

21. yy bilginin bir sermaye olarak görüldüğü ve insan kaynaklarıyla, bilgiyi elinde tutan toplumların gelecek yüzyıllarda Dünyada belli bir hakimiyet kurmaları kaçınılmaz. Mal sektörü, hizmet sektörü, enformasyon sektörlerinde çalışacak ve bu sektörleri canlı tutacak olan insan kaynağına bütün ülkeler yatırım yapmak zorundadır. Bu insan kaynağını ayakta tutacak eğitim kurumu da mesleki eğitimdir. Dolayısıyla ülkemizde mesleki eğitimi bir kere daha gözden geçirip bilgi toplumuna hazırlamak zorundayız.

 

Cumhuriyet döneminde, mesleki okullar çeşitli sebeplerden dolayı insan kaynağımızı gerekli şekilde yönlendirerek yetiştirememiştir. Bunun sıkıntısını da son 10 sene içinde  Türkiye ciddi şekilde hissetmeye başlamıştır.

 

Tarih sayfalarını karıştırdığımız zaman, 2. Dünya savaşında 1941 yılında Almanların Bismarck zırhlısı batırıldığı zaman zırhlının içinde toplam 252 teknisyen ve Mühendis bulunmakta idi. 1950 ler de Türkiye´de toplam mühendis sayısının takribi 2.500 adet olduğu  görülmektedir. Bu rakamlardan da görüleceği üzere Türkiye´nin katma değeri yüksek ürün üretmenin önünde ki en önemli engelin yüksek teknolojiyi kullanarak üretim yapabilecek teknik eleman eksikliğinden kaynaklandığı görülmektedir.

Örnek olarak; Almanya gibi ülkelerde, bir şirket  boş olan kadrosu için eleman aradığı zaman CNC operatörü gibi, işe aldığı eleman direk olarak şirkete pozitif katkıda bulunarak hemen üretime katkı vere bilmektedir. Türkiye´de ise işe alınan bir CNC operatörünün eğitiminin yetersiz olmasından dolayı ilgili şirkete pozitif katkıda buluna bilmesi için, bir veya bir buçuk sene civarı bir sürecin geçirmesi gerekmektedir. Bu da şirketlerde çok ciddi bir sermaye erozyonuna sebep olmaktadır. Teknik eleman olarak işe alınan bir kimsenin şirkete bir şey veremeden, şirkete pozitif katkı verebilme noktasına getirilmesinin 1 veya 1,5 senelik maliyeti düşünüldüğü zaman ortaya ilgili şirketler için çok korkunç bir tablo çıkmaktadır. Türkiye´de yaşananlara bakıldığında, yüksek teknoloji ürün üreten Savunma Sanayi Şirketlerinin ve yüksek teknolojiye geçmek isteyen şirketler aldıkları CNC veya Yüksek Teknoloji tezgahlarını kullandıracak ve tam kapasite ile çalıştıracak teknik elemanları yetiştirme maliyeti, iş kayıpları dahil edildiği zaman maalesef ilgili şirkete takriben normal bir tezgah tutarı  kadar bir maliyete neden olmaktadır. Basit mantıkla izah edilirse, tedarik edilen yüksek teknoloji içeren, çok hassas üretim yapabilen bir CNC tezgahın işletmeye tam kapasite ile alına bilme maliyetinin, ilgili şirkete normal bir CNC tezgahı maliyetine eşit olduğunu düşünmek çok korkutucudur. Teknolojinin çok hızlı değiştiği bir dünyada alınan en son teknoloji içeren tezgahın, teknolojik ömrünün 4- 5 sene olduğu düşünüldüğünde kaybedilen 1- 1,5 senenin ne manaya geldiğinin çok iyi kavranması gerekmektedir. Bilgisayar teknolojisinde, bir müşteri bilgisayar almak için dükkana giriyor ve tezgahtara en son üretilen ve en iyi bilgisayarı almak istediğini söylüyor. Tezgahtarda istediğiniz bilgisayarı alıp dükkandan çıktığınız zaman modası maalesef geçmiş olacak dediği bir anekdot olarak anlatılmaktadır. Teknolojinin bu kadar süratle değiştiği bir dünyada her ülke kaynaklarını ve potansiyelini çok doğru bir şekilde kullanmak zorundadır.    

Hele çağımız yeni endüstriyel vizyon olan dördüncü sanayi devrimine, diğer adıyla Endüstri 4.0 olarak isimlendirilen teknolojiye geçerken, başta Almanya ve ABD olmak üzere yetişmiş eleman açığını bu teknoloji ile doldurma yolunda ilerlerken Türkiye´deki bu kayıpların çok vahim neticeler doğuracağı da açıktır.

4.0 Endüstrisi, önümüzdeki 10 sene içinde entegrasyonunu tamamlayarak firmalar tarafından uygulanabilir hale gelecektir. Bu teknolojiyi kullanan ve kullanacak olan gelişmiş ülkeler ve bu ülkelerin  firmaları, ileride bizim konumumuzda olan ülkeleri ve Milli firmalarımızı çok zorlayacağı ortadadır. 

 

Endüstri 4.0, geleneksel sanayinin bilgisayarlaştırılarak yüksek teknolojiyle donatılmasının yanı sıra çağdaş otomasyon sistemlerini içeren bir projedir. Yapay zekanın, bu projenin içine entegre edilmesi durumu da göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir. 

2011 yılında Almanya tarafından başlatılan, 2012 yılında Almanya´da çalışma grubu altında çalışmalara devam edilen projenin, ABD´NİN de geçmek için çalışmalar yaptığı Endüstri 4.0, dördüncü sanayi devriminin getirecekleri;

 

  • İşçi gücünden teknoloji kontrolüne geçen sistemler ile makine kontrolü artacak.
  • Otomatik sistemler dolayısıyla ihtiyaç olan iş gücü azalacak.
  • Sosyo- Ekonomik çalışma hayatına olan etkisi hissedilecek.
  • Sanayi farklı bir değer kazanarak pazarda bu entegrasyonu sağlayan firmalar büyük paya ulaşacak.

 

Eninde sonunda, dünyada rekabeti yakalaya bilmek için Almanya başta olmak üzere ABD´NİN ve diğer gelişmiş ülkelerin  geçeceği ve hali hazırda geçmekte olduğu gibi Türk şirketleri de 4.0 Endüstrisine geçmek zorunda olduklarının bilincindedirler. ABD´de yapılan bir araştırmada 4.0 endüstrisi (otomasyon - robot teknolojisi) vasıtası ile 1 robot 6,2 kişinin iş gücünü ortadan kaldırdığı belirtilmektedir. Bu teknoloji, ileride dünyada nüfusu olan yetişmiş iş gücüne sahip ve onları kullanmak zorunda olan ülkelerin yüzleşmesi gereken çok ciddi bir sorun  olarak ortaya çıkacaktır.

 

Dünyanın 4.0 Endüstrisine geçiş sürecinde, Türkiye zaman kaybetmeden, çok süratle yüksek teknolojiyi kullana bilecek her türlü konudaki teknik eleman açığını kapatmak zorundadır. Bunun içinde 4.0 Endüstrisi dünyayı kavurmaya başlamasından evvel Türkiye´nin çok hızlı hareket ederek bu açığını kapatması gerekmektedir. Bunun MİLLİ bir  mesele olduğunun da idrakinde olunması çok önemlidir. Türkiye, uzun yıllardır teknik eleman yetiştirme sorununu çeşitli siyasi sebeplerden, yurt dışının dayatmalarından, dost ve müttefik denilen ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye´yi istedikleri gibi olumsuz yönde yönlendirmelerinden dolayı üstesinden gelememiştir.

Yüksek teknoloji ürünlerin üretim aşamasında,

ihtiyaç duyulan çalışan insan piramidinin orta kısmını teşkil eden teknik eleman bölümünün Türkiye´de eksik olması Türkiye´nin katma değeri yüksek, yüksek teknolojik ürün üretebilmesinin önündeki en büyük engel olarak görülmektedir. Eğer bu yetişmiş teknik eleman açığımız olmamış olsa idi, ekonomik ve teknolojik olarak şu an Türkiye bulunduğu noktadan çok daha ileri bir noktada olacağı kesindi. Yüksek teknoloji ile üretim yapan CNC ( 4 /5+ eksenli) tezgahların pazarlanması yapılırken, mümessiller ?Tamamda sizler bu tezgahı nasıl çalıştıracaksınız? ? diye soru sormaları Türkiye´nin teknik eleman açığı konusunda hangi noktada olduğunu maalesef teyit etmektedir.

 

Bulunduğumuz bu noktada, Milli bir seferberlik başlatılarak bu problemin üstesinden acilen gelinmesi gerekmektedir.

 

Bu sayede, şirketler aldıkları tezgahların tesislerine gelmesinden sonra oluşacak iş kayıplarından dolayı sermaye erozyonuna uğramasının önü kesilecektir.

Basit bir hesap yapıldığı zaman, ilk işe giren bir teknik elemanın bölgelere göre iş verene en az maliyeti takribi 3.000.? ile 3.500.-- TL /ay olduğunu varsayalım. Bu elemanın 1 senelik maliyeti   36.000.?TL ile 42.000.?TL civarında değişmektedir. ABD Doları bazında da takribi, 9,5 ile 11 bin DLR arasında bir kişinin senelik maliyeti olduğu görülmektedir. Hassas sektörlerde , Savunma Sanayi ve Havacılık sektörleri gibi, bir elemanın 1,5 senelik şirkete ekstra maliyetinin minimum 14.000.?DLR ile 17.000.?DLR arasında değişiklik arz etmekte olduğudur.  Bir CNC tezgahının rantabl olabilmesi için 24 saat yani üç vardiya çalışması gerekmektedir. Bu doğrultuda bir CNC tezgahı için yetişmiş 3 elemana ihtiyaç bulunmaktadır. O zaman bir tezgah için takribi 50.000.?DLR ekstra maliyete katlanılması gerekmektedir.

Şirketin bu süreçte tezgahın tam kapasite ile

çalıştırılamamasından dolayı meydana gelen iş kaybının hesabı da ayrıdır.

Ayrıca yetiştirilen elemanın yetiştiği şirkette kalmasını sağlaya bilecek ciddi bir yaptırımda bulunmamaktadır. Şu an sağlık sektörünün yaşamakta olduğu doktor açığını başka hastanelerden daha yüksek ücret teklif ederek karşılamaya gittiği maalesef bir gerçektir. Bu da ilgili sektörde yatırımları ve rekabeti olumsuz yönde etkilemektedir, bunun yanında bu transferlerin şirketlerin rekabet gücünü de ortadan kaldıracak bir konu olarak da değerlendirilmesinde fayda vardır. Yüksek teknoloji ile ürün üreten şirketlerde maalesef bu transfer metodunu kullanmaya başlamışlardır. Buda gerçek rekabetin önünü kesmenin yanı sıra bu konularda yatırım yapmak isteyen sermaye gruplarında da ciddi bir tedirginlik yaratmaktadır. Bu olumsuz gelişmelerin neticesi olarak da; sermaye gruplarının Yüksek Teknoloji yatırımlarını ertelemelerine yada vazgeçmelerine neden olmaktadır.

Şunun çok iyi bilinmesi gerekir ki Almanya´da, ABD´DE, Japonya´da, Güney Kore´de veya yüksek teknoloji ile üretim yapabilen diğer ülkelerde bir CNC tezgahı operatörü arandığı zaman, işe alınan eleman direk olarak şirkete pozitif katkıda bulunmaktadır.

 

Yetişmiş eleman ihtiyacımızın arz talep dengesinde olabilmesinin sağlanması ile;

  • Yüksek teknolojiye geçmek isteyen ve bu konuda yatırım yapmayı düşünen yatırımcıların önü açılacaktır.
  • Yüksek Teknoloji ile üretim yapan şirketlerin verimlilikleri ciddi şekilde artacaktır.
  • Yüksek Teknoloji ile üretim yapan şirketlerin sermaye erozyonlarının önü kesilerek karlılıkları artacaktır. Buna bağlı olarak da erozyondan kurtarılan kaynakların tekrar yatırıma dönmesi sağlanacaktır.  Bunun da şirketlerin büyümesinin yanında şirketlerin yeni yatırımlarıyla yeni iş imkanı sağlayacağı manasına gelmekte olduğunun da bilincinde olunması gerekmektedir. 

 

Şunun da bilinmesi gerekir ki, Türkiye´de kurulu güç olarak bulunan CNC tezgahlarının tam kapasite ile çalıştığını kurumsal şirketlerin dışındaki şirketlerde düşünmek çok zordur. Kurumsallaşmış şirketler tezgah alırken üreteceği parçaların da detayını vermektedirler. Alacakları tezgahta üretecekleri parçaların üretim zamanlarını, üretim programlarını buna bağlı olarak operasyon planlarını, aparatlarını ve bunun yanında kesici takım seçimlerini de talep etmektedirler. 

Ama maalesef bu kategorinin dışında olan firmalar (çoğu KOBİ´DİR) tezgahlarını 24 saat çalıştırmalarına rağmen eksik kapasite ile çalıştıklarının farkında değildirler. Bunun yanında, yetişmiş Teknik Eleman açığından dolayı ustaların da eski bildikleri usullerle yeni tezgahlarda üretim yapmaya devam etme alışkanlıkları da kapasite kullanım kaybına neden olmaktadır.

            Yetişmiş teknik elemanın ilgili üretim bandında olmamasında dolayı;

  • Yüksek teknoloji içeren ilgili CNC tezgahlarda üretilecek ürünün kesici takım seçimlerinin iyi yapılamamasına,
  • Ayrıca, CNC´LERDE kullanılan kesici takımlardan veya bilgisizlikten dolayı tezgahların devir ve ilerleme hızlarının tam ayarlanamaması çok ciddi kapasite kullanımı erozyonuna sebep olmaktadır.

Bu kapasite kullanımı iş kaybının, Türkiye´de Kurumsal şirketlerin dışında ki şirketlerde % 50 seviyesinde olabileceği hiç abartılı bir oran değildir. Maalesef kurumsal şirketlerin dışında CNC tezgahı olan işletmelerde (KOBİLER) teknik eleman yetersizliğinden dolayı rantabl olan kesici takım seçimi hakkı ile yapılamamaktadır. Yüksek teknoloji içeren CNC tezgahlarının kapasitesi de kullananlar tarafından tam algılanamadığı için, üretim aşamasında tezgahın devir ve ilerleme hızı CNC tezgahının kapasitesine göre ayarlanamamaktadır. Bu eğitim eksikliğinin getirmiş olduğu noksanlıklar, maalesef kullanımda olan tezgahların eksik kapasite ile çalışmasına neden olmaktadır.

Basit mantıkla olaya bakarsak, Kurumsal şirketlerin dışında kullanılan CNC tezgahların saatte 100 ürün üretecekleri yerine saate daha az veya 50 civarı ürün ürete bildikleri ortaya çıkmaktadır. Bu da Türkiye´de kurulu kapasitelerin kurumsal şirketlerin dışında takribi yarım kapasite ile çalıştığının göstergesidir. Bir  KOBİ veya işletmenin almış olduğu yüksek teknoloji içeren CNC tezgahını bilgisizlikten dolayı eksik kapasite ile çalıştırılması kabul edilir bir durum hiç değildir.  Bu bilgiler doğrultusunda maalesef Kurumsal Şirketlerin dışında kullanılan yüksek teknoloji içeren CNC tezgahların Türkiye´mizde tam kapasite ile çalıştırılamadığı, gerçek kapasitelerinin  altında çalıştığı bir gerçek olarak maalesef ortadadır. Buradan çıkan sonuçta, Türkiye´nin şu an kurulu CNC tezgah kapasitesini tam kapasite ile çalıştıramaması çok korkutucudur. Bir CNC tezgahın ürete bileceği ürünü takribi iki CNC tezgahı ile yapmanın rasyonellikle de alakası olmadığı da muhakkaktır. Türkiye kurulu kapasitesini tam kapasite ile kullanması gerekmektedir. 

Şu an da dünyada kesici takım teknolojisi, tezgah teknolojisinden daha üstündür. Bu da CNC tezgahların kapasitelerini tam kapasite ile çalıştırılabilecek kesici takım teknolojinin olduğunu göstermektedir.

           

Devletimizin teknik eleman konusunda almış olduğu tedbirler maalesef açığı kapamada tam olarak yeterli olamamaktadır ve kalıcı olmaktan uzak geçici tedbirler olarak görülmektedir.

  • İş garantili eğitim sistemi ( çok önemli ve doğru bir hamledir)
  • Eleman maliyeti desteği ( çok doğru bir hamledir)

 

Önemli noktanın, kişilerin iş hayatına atılmadan evvel eğitim süreçlerinde Türkiye´nin açığı olan teknik eğitime yönlendirilmesinin sağlanması olmalıdır. Bunun içinde, teknik eleman olarak yetişmek isteyen kişilere her türlü kolaylığın sağlanması, Türkiye´nin dar boğazı olan ve geleceğini direkt olarak ilgilendiren teknik eleman açığının giderilmesi açısından çok önemlidir. 

 

Gerekirse askerlik sistemimizi teknik eleman açığımızı azaltmak için yeniden düzenlemek gerekirse de düzenlenmesi önemlidir. Bunun için de teknik olarak çok ciddi bir çalışmanın yapılması gerekmektedir.

Gerekirse;

  • Teknik eleman olarak yetişmek isteyen kimselerin askerlik sürelerinin azaltılması ,
  • Askerliklerini yüksek teknoloji ile üretim yapan şirketlerde yapmalarının önünün açılması; Böylelikle hem iş hayatına önceden atıla bilme imkanı kazandıkları gibi askerlik süresin dede hayata atılarak, para kazanmaları sağlanmış olacaktır. Böylelikle de Türkiye´nin katma değeri yüksek ürünler üretmenin önünün açılması sağlanacaktır.
  • Bunun yanında;
    • Yüksek teknoloji ürün üretilmesi planlanan her organize sanayi bölgesinde bir teknik yüksek okulun oluşmasının sağlanması,
    • Organize Sanayi Bölgesinde olan şirketlerin teknik okulda okuyan talebelerle iç içe olarak öğrencilerin eğitimlerini yapmalarının daha sağlıklı bir şekilde sağlanması,

 

Bu suretle de mezun olan her türlü teknik elemanın, bir iş yerinde çalışmaya başladığı zaman çalıştığı şirkete çok kısa sürede pozitif olarak katkıya başlaya bilmelerinin sağlanması asıl hedef olmalıdır. Bu çalışmalar ve yatırımlar hâli hazırda zaten devam etmektedir. Vakit kaybetmeden hızlandırılmaları çok önemlidir. 

 

Bu konunun Milli bir konu olduğunu, Türkiye´nin geleceğini ilgilendiren ve Türkiye´nin ekonomik bağımsızlığı açısından da kilit noktasını teşkil ettiğinin atlanmaması gerekmektedir. Ancak bu problemin, Milli bir seferberlik felsefesi ile üstesinden geline bilineceği de çok önemlidir. Dünyada Almanya ve ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkeler 4.0 Endüstri çağında hızla ilerlerken, daha fazla geç kalmadan teknik eleman açığımızın ivedilikle kapatılması geleceğimiz açısından da çok önemlidir.    

 

FİNANSMAN İMKANLARI;

 

 

Türkiye´de Devlet Bankalarının yanı sıra çokça da Özel Sektör Bankası bulunmaktadır. Katma değeri yüksek ürün ürete bilen ve bilhassa Savunma Sanayi Şirketlerine Özel Sektör Bankalarının kredi kullandırmaları yok denecek kadar azdır.

Hele Yabancı Sermayeli Özel Bankalar, Türk sermayeli Savunma Sanayi Şirketlerine kesinlikle kredi kullandırmamaktadırlar. Bunun yanında, Savunma Sanayi konusu ile iştigal eden şirketlere, bağlı ortaklığı veya ortaklığı olan grupların ana şirketlerine de normal kredi kullandırmadıkları hatta ana grubun bankalarındaki hesaplarını kapattırdıkları dahi tanık olunan olaylardır.

Türk Sermayeli Özel Bankalarda yurt dışından temin ettikleri kredilerde ki şartlar doğrultusunda Türk Sermayeli Savunma Sanayi Şirketi olan müşterilerine kredi kullandırmadıkları yaşanan bir gerçektir.

 

Geriye de yalnızca Devlet Bankaları kalmaktadır.

Malumunuz olduğu üzere katma değeri yüksek ürünler başta Savunma Sanayi  ve havacılık sektörü ile ilgili ürünlerdir. Yurt dışından Türkiye´deki bankalara kredi veren bankaların sermaye yapısı, dünyadaki kredi sistemini ve sermayeyi elinde tutan grupların elindedir. Bu gücü elinde tutan gruplarda  dünyadaki büyük Savunma Sanayi Şirketlerinin sahipleri veya büyük ortakları oldukları görülmektedir. Bu doğrultuda, bu odaklar kendi kontrollerinde olan finansman kaynakları ile kendi ülkelerine ve sahip oldukları şirketlerine rakip çıkarmak istememeleri çok normal karşılanması gerekmektedir. ABD´ de her üç kişiden bir kişinin direkt veya endirekt olarak savunma sanayine hizmet etmekte olduğu gerçeği şeklinde olaya bakmakta da fayda vardır. Türkiye´nin Dünya´da Savunma Sanayi´de söz sahibi olmaması ve katma değeri yüksek teknoloji içeren ürünler üretememesi için Batı her türlü engelin yanında da finansman ayağını da senelerdir kontrol ederek kapalı tutmaktadır. Dünyada bir devletin söz sahibi ola bilmesi ve karar merciinde ki masada yer bula bilmesi ancak ve ancak bağımsız, kuvvetli bir Savunma Sanayisi ile olabileceğinin de unutulması gerekir.

Türk Sermayeli Özel Bankaların, yurt dışından aldıkları kredileri yurt içinde Savunma Sanayi Şirketlerine kullandırmamaları konusunda taahhütleri vardır. Yurt dışı kreditörlerine, kullandırdıkları kredilerde eğer Savunma Sanayi Şirketi varsa izahatta zorlandıklarını veya hiç risk almak istememelerinden dolayı kendilerinin Türkiye´den topladıkları kaynaklardan bu kredileri kullandırdıklarını dahi izah etmek niyetinde olmadıkları görülmektedir. Tabi ki görünen ve bu şekilde izahatı yapılan söylemin dışında, ilgili bankanın sermaye grubunun siyasi düşünceleri ve buna bağlı olarak da Savunma Sanayine kullandırılacak kredilerde başka etkenlerin öne çıkmakta olduğunu da unutmamak gerekir.

 

Türkiye´de AK Parti iktidara geldikten sonra Savunma Sanayine ağırlık vererek, dünya normlarında ne yapılıyorsa aynı sistemlerle Türkiye´nin Savunma Sanayisini kendi bünyesinde oluşmasına ağırlık vermiştir. Ak Parti iktidara  geldiği zaman Türkiye Savunma Sanayi ihtiyacının % 10-15 civarını kendi bünyesinden karşılarken şu an % 60- 65  seviyelerine ulaşmış bir Türkiye yaratılmıştır. ABD´NİN  Savunma Sanayi ihtiyacını kendi bünyesinden karşılama oranı  % 99 seviyesinde iken İngiltere, Fransa, Almanya gibi gelişmiş Batı ülkelerinde bu oran % 94 seviyelerindedir. Türkiye´nin ilk hedefi de Savunma Sanayi ihtiyacını karşılama oranını % 85- 90 seviyelere çıkarmaktır. Bunun içinde hem teknik eleman açığının giderilmesi hem de sektörün ihtiyaç duyduğu yatırımlar ve ARGE için finansman ayağının çok sağlıklı oluşturulması gerekmektedir.

 

Ayrıca ABD´NİN Savunma Sanayisinin durumu incelendiği zaman katma değeri çok yüksek ürün üreten Savunma Sanayisinde şu tablo ortaya çıkmaktadır.

  • ABD´DE şu an Savunma Sanayisinin Ana Projelerini üstlenen 5 -6 firmanın olduğudur. Bu sürece gelinceye kadar ABD´DE 50- 60 Savunma Sanayi Firmasının bulunduğu, Devletin ihtiyacı olan ürünler ile ilgili projeleri finansmanı ile desteklemeye başlamasından sonra  bu firmaların birbirleri ile birleştiği, sektörün de birleşme ve satın almalardan dolayı konsolide olduğu, bu sürecin sonunda da Ana Yüklenici olarak 5 -6 civarı büyük firmanın oluşmasına neden olduğu görülmektedir. 
  • Daha sonra ABD , rekabetin ortadan kalkmaması ve riskleri 5-6 firmaya indirgememek için, kendisi tarafından finanse edilerek  verilen projelerde alt yüklenici şartını koymuştur. ABD Ana Yüklenici Firmalara vermiş olduğu projelerde, alt yükleniciye iş plase etme şartı oranını %50´ye kadar çıkarmıştır. Bu suretle de Ana Savunma Sanayi Şirketlerinin bütün işleri kendi bünyelerinde yapmalarının önünü keserek, tröst olmalarının önünü kapatmak istemişledir. Ayrıca bu Ana Yüklenici firmaların çok büyüyerek şirket içinde çıkabilecek her hangi bir olumsuz problemden dolayı projelerin devamının riske girmesini önleyici bir tedbir olarak da değerlendirile bilinir. Tabi ki bunun getirisi olarak da küçük müteşebbislerin de önünü açmak için yapılan bir hamle olarak da algılana bilinir. 
  • Savunma Sanayi Müsteşarlığımız da Türkiye´deki Kobileri kollamak açısından, Ana yüklenicilere plase ettiği projelerde bu tip uygulamalar yaptığı görülmektedir. Tabi ki alt yüklenicilerinde, Ana Yüklenicinin teknolojik alt yapısına ayak uydura bilecek teknolojik alt yapıya sahip olması projelerin hayata geçirile bilmesi açısından çok önemlidir. 

 

KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜNLERİN KATEGORİLERİ;

 

Aşağıda belirtilen veriler çerçevesinde Katma Değeri Yüksek Ürünlerin hammaddelerinin getirilerine göre  sıraya koyarsak ;

 

  • Savunma Sanayi ürünleri;
    • Savaş uçakları
    • Havacılık Sanayi ürünleri,
    • Savunma Sanayi ürünleri ;
      • Diğer ürünler
      • CNC tezgahı Üretim Sanayisi ürünleri,
      • Otomotiv Sanayi ürünleri,

olarak sıralandığı görülmektedir.

 

            Dünyada havacılık sektörünün senede % 4,5 gibi bir oranda büyümesi göz önüne alındığı zaman, ayrıca uçakların yakın zamanda çevreye etkilerini azaltmak ve yakıt tasarrufu açısından hafifletilmesi amacı ile kompozit malzeme ile üretilmesi planlandığı bir süreç yaşanırken. Eskiyen uçakların yerine yeni teknoloji içeren uçakların üretilerek eskilerin yerine geçmesinin sağlanmasının yanında, büyüme oranı olan % 4,5´i karşılayacak üretimin dünyada karşılana bilmesinin sıkıntıları da yaşanmaktadır. 

Aşağıda belirtilen verilerden de görüleceği üzere, hammaddenin işlendikten sonra ton başı hangi ürünün ve buna bağlı olarak sektörlerde ne kadar değere ulaştığını göstermektedir. Tabi ki yüksek teknoloji denince nihai üründeki bilgisayar programlarının ve her türlü değişik özelliklerinin de  fiyatlandırıldığının atlanılmaması gereken bir unsurdur.

 

Savaş Uçakları;

  • Savaş uçaklarından F-16 ya bakıldığı zaman;
    • Takribi boş ağırlığı  8,6 Ton civarıdır.
    • Fiyatı takribi: 23.000.000.?US DLR´DIR.
    • Hammadde karşılığı : 2.675.000.? US DLR/TON civarı satış fiyatı vardır.
    • Yeni nesil F-35 taarruz savaş uçağı
      • Takribi boş ağırlığı takribi : 13,3  ton
      • Fiyatı takribi: 132.000.000.?US DLR´DIR
      • Hammadde karşılığı: 9.925.000.? US DLR/TON civarı satış fiyatı vardır.

 

Sivil Uçaklar ;

  • Bir Airbus - A 320 modelinin;
    • Takribi fiyatı 99.000.0000.?ABD DLR´DIR.
    • Takribi ağırlığı 68 ton civarıdır.
    • Hammadde karşılığı : 1.380.000.?ABD DLR / TON civarı satış fiyatı vardır.
    • Boing 737-800 modelinin;
      •  Takribi fiyatı 94.000.000.?ABD DLR´DIR.
      • Takribi ağırlığı 79 ton civarıdır.
      • Hammadde karşılığı: 1.181.000.?ABD DLR/TON civarı satış fiyatı vardır.

 

Savunma Sanayinin diğer ürünleri;

A) Tank üretiminin hammadde ve fiyatlandırılması analiz edildiği zaman:

  • Takribi ağırlıkları 55- 65 ton civarı
  • Takribi fiyatları 5 ile 9 milyon DLR civarı
  • Hammadde karşılığı: 80.000.?DLR /TON , 160.000.?DLR /TON civarı satış fiyatları vardır. Fiyatlarının da taşıdıkları  teknolojilerine göre değişkenlik gösterdiği gözlenmektedir. 

 

B) Tabanca;

Savunma Sanayi için ayrı bir örnek vermek gerekirse ; Yeni nesil bir tabancanın (horozsuz- polimer gözde) ambalajı ile beraber takribi ağırlığı 1 kg civarıdır. Tabanca da Savunma Sanayi ürünlerinden sıradan bir ürün olarak görülmektedir. Bir Konteynere takribi 15.000 adet tabanca yüklene bilinir, toplam ağırlığı da takribi 15 ton civarıdır. Piyasa değeri de dünyadaki en ucuz satış fiyatlarına göre takribi tabanca başı 200.-- US DLR olarak hesaba alırsak ( 200.?DLR / KG- 200.000.?DLR /TON) 15 ton mamul 1 konteyner ürün (tabanca) takribi 3.000.000.?DLR tutmaktadır.

Tabanca üretiminin hammadde ve fiyatlandırılması analiz edildiği zaman;

  • Takribi fiyatı                                                : 200.?DLR / TAB
  • Ambalaj dahil ağırlığı takribi          : 1  kg
  • Hammadde karşılığı                                    : 200.000.?DLR / TON

 

 

CNC Tezgahları;

 

Çok iyi model, çok eksenli, çok fonksiyonlu ve hassas bir CNC tezgahın takribi fiyatı 600-700 bin DLR civarıdır. Bu yüksek teknoloji içeren, hassas işler yapabilen , çok fonksiyonlu tezgahlar  takribi 15 ton civarıdır ve 1 konteyner ürüne tekabül etmektedir. KG bazına indirgediğimiz zaman takribi

40.?/50.?DLR/ KG ,   40.000.?DLR / TON - 50.000.?DLR /TON  

Çok fonksiyonlu, çok hassas, yüksek ve ileri teknoloji içeren CNC tezgahının hammadde ve fiyatlandırılması analiz edilince ;

 

  • Takribi fiyatı                         : 700.000.?DLR
  • Takribi ağırlığı          :  15 ton
  • Hammadde karşılığı :  46.667.?DLR/TON

 

Otomotiv Sektörü;

 

Markalı İthal arabaların hammadde ve fabrika çıkış fiyatlarına göre analiz edildiği zaman;

 

BMW, 300 d modeli,

  • Fabrika çıkış fiyatı    : 19.000.?DLR
  • Ağırlığı                       :  1.500  kg
  • Hammadde karşılığı :  12.733.?DLR /TON

BMW, 740 d modeli,

  • Fabrika çıkış fiyatı    : 49.000.?DLR
  • Ağırlığı                       : 1.755 kg
  • Hammadde karşılığı : 27.920.?DLR/TON

MERCEDES, C 180 modeli,

  • Fabrika çıkış fiyatı    : 23.600.?DLR
  • Ağırlığı                       : 1.395  kg
  • Hammadde karşılığı : 16.917.?DLR/TON

MERCEDES , S350 CDI Blue Tec 4 MATIC

  • Fabrika çıkış fiyatı    : 63.200.?DLR
  • Ağırlığı                       : 1.845 kg
  • Hammadde karşılığı : 34.255.?DLR/TON

MERCEDES, SL 63 AMG

  • Fabrika çıkış fiyatı    : 97.200.?DLR
  • Ağırlığı                       : 1.950  kg
  • Hammadde karşılığı : 49.846.?DLR/TON

AUDİ, A7   3.00 TDI

  • Fabrika çıkış fiyatı    : 36.000.?DLR
  • Ağırlığı                       : 1.830 kg
  • Hammadde karşılığı : 19.672.?DLR /TON

WOLKSWAGEN, PASSAT 2.0 TDI

  • Fabrika çıkış fiyatı    : 16.000.-- DLR
  • Ağırlığı                       :  1.535 kg
  • Hammadde karşılığı : 10.423.?DLR/TON

WOLKSWAGEN, TOUAREG V6 3.0 TDI

  • Fabrika çıkış fiyatı    : 48.500.?DLR
  • AĞIRLIĞI                   : 2.153 kg
  • Hammadde karşılığı : 22.527.?DLR/TON

 

İthal markalı arabaların fabrika çıkış fiyatlarına göre analiz yapıldığı zaman ;

Hammadde karşılığı 11.000.?DLR/ TON ( normal modellerin ) ile 60.000.?DLR/TON ( Pahalı ve teknolojisi yüksek modellerin) arasında değişkenlik gösterdiği görülmektedir.

 

Yerli otolarında Fabrika çıkış fiyatları takribi 8 ile 12 bin DLR civarıdır. Ağırlıklar takribi 1.325 kg ? 1.450 kg arasındadır.

Hammadde karşılığı da takribi  6.000.?DLR /TON ile  9.000.?DLR/TON arasında değişmektedir.

 

 

YÜKSEK TEKNOLOJİ İÇEREN TEZGAH VE TECHİZAT TEMİNİ;

 

Yüksek teknoloji içeren tezgah ve teçhizat temininin, Türkiye´nin ciddi bir sorunu olarak görülmesi gerekir. İleride bu sorunumuzun artarak devam edeceği de göz ardı edilmemesi gerekmektedir. AK Partinin 3. Defa seçimlerden galip çıkmasından sonra Japonya ve Almanya yüksek teknoloji ürünleri işleye bilecek yüksek teknoloji içeren CNC tipi tezgahların Türkiye´de Savunma Sanayi Şirketlerine satışlarında zorluklar çıkararak bazı firmalarımızın siparişlerini de askıya aldığı görülmektedir. Bunun sebebini de 2. Dünya savaşından sonra yenik olarak savaştan çıkan Almanya ve Japonya´nın imzaladıkları anlaşma olduğu gösterilmektedir. Bu anlaşmada her türlü Silah üretimi yapan firmalar ile ilgili Savunma Sanayi şirketlerine tezgah temin etmelerinin yasak olması olarak izah edilmektedir.

AK Partinin 3. Defa seçimlerden başarı ile çıkmasından sonra ABD´NİN yönlendirmesi ile Almanya ve Japonya´nın bu anlaşmadaki kriterlere uyulması istenerek Türkiye´ye karşı ileri teknoloji içeren CNC tezgah satışlarını kontrol altına alınmış olunduğu görülmektedir. Şu şekilde özetlersek AK Parti´nin ilk iki döneminde Türkiye´nin kendi bünyesinde üretmek istediği Savunma Sanayi ürünleri  için öngördüğü projelerin yatırımlarına ses çıkarmayan ABD ve İNGİLTERE, 3. dönem AK Partinin iktidara gelemeyeceği  öngörüsü doğrultusunda Türkiye´deki Savunma Sanayi Şirketlerine Japonya´nın ve Almanya´nın yüksek teknoloji, çok fonksiyonlu, çok hassas üretim yapabilen CNC tipi tezgahların satışına ses çıkarmadıkları görülmektedir.  Nasıl olsa AK Parti 3. Dönem seçimleri kazanamaz yerine gelen hükümette AK Partinin Savunma Sanayi projelerini yürütmez veya yürütemez böylelikle aldıkları tezgâhlar ile kalırlar düşüncesi ağır basmış gözüküyor. 3. Dönem AK Parti iktidara gelince artık seri üretim aşamasına gelen projelerin yürüye bilmemesi için de bu ürünleri ürete bilecek yüksek teknoloji içeren ve çok fonksiyonlu tezgahların Türkiye´ye satışının önüne geçmek istedikleri görülmektedir.

Dünyada yüksek teknolojiye sahip, çok hassas, çok fonksiyonlu ve uzun ömürlü CNC tezgahların en iyileri Dünyada Japonya ve Almanya tarafından üretilmektedir. ABD veya başka ülkelerde de bu tip tezgahlar üretilmesine rağmen en rağbet görenler Japonya ve Alman tezgahlarıdır. ABD ve İngiltere bile Japon MAZAK firmasının üretim merkezlerinden biridir. Avrupa ülkeleri ve ABD ihtiyacı olan bu tip tezgahları proje bazında Japonya ağırlıklı olmak üzere Almanya´dan tedarik etmektedirler.

Türkiye´nin şu an itibarı ile geçirmekte olduğu sıkıntılı günlerin devam edeceği görülmektedir. Türkiye´ye karşı olan bu güçlerin, Türkiye´nin 4.0 Endüstrisine geçmesinin her yönden önünü kesmek isteyecekleri de ortadadır. Türkiye yüksek teknoloji içeren, çok fonksiyonlu ve hassas CNC tezgah temini ihtiyacında oluşa bilecek problemleri şimdiden göz ardı etmeyerek yol haritası belirlemesi çok önemlidir.

Zaten gelişmiş memleketler Japonya ve Almanya dışında da yüksek teknoloji içeren makina (tezgâh) ve teçhizat içeren yardımcı ekipmanların ihracatını da izine bağlamış durumdalar. Yüksek teknoloji içeren tezgahların, tezgah üreticisi firmalar tarafından monte edildiği yerde çalıştırılmaya başlanmasından  sonra bu tezgahları kaldırarak başka yere taşıma  imkanı yoktur. Üretici firmalar tezgahlarının içine yerleştirdikleri sensörler, cipler ve yazılımlar vasıtası ile tezgahlarının nerede çalışmakta olduğunu kontrol edebilmektedirler. Yerinden kaldırılan bu tip tezgahlar otomatik olarak kendilerini kilitlemekte olup ancak yetkili elemanın genel merkezinin göndereceği şifre ile tezgahın tekrar çalışır hale gelebilme imkanı bulunmaktadır.

 

Türkiye´nin yüksek teknoloji içeren, çok fonksiyonlu tezgah üretimine geçebilmesi çok zor gözükmektedir. Karşımızda senelerin deneyimine sahip firmaların olduğunu bu konuda da çok ciddi yol aldıklarının bilinmesi gerekmektedir. Japon orijinli Mazak firması 1919 yılında Japonya´da kurulmuş olup, 1981 yılında ilk CNC tezgahını kullanıma sunmuştur. Mazak firması 1974 yılından itibaren Japonya dışında 4 ülkede üretim tesisi kurmuştur. Bunlar ABD, İngiltere, Singapur ve Çin´dir. Zaten ABD ve diğer Avrupa Ülkeleri bu tip tezgah ihtiyacını kendi bünyelerinden karşılamaya gitmemişler veya gidememişlerdir. Senelerin birikimi çerçevesinde üretim yapan Japon ve Alman firmaların teknolojilerine yetişe bilmek çok hem de çok uzun bir süre alacağı muhakkaktır. Bu süre zarfında da hali hazırda üretim yapan firmaların teknolojik olarak hangi noktaya gelebileceğini tahmin edebilmek zor değildir. Tezgah teknolojisinde, CNC tezgahların teknolojik ömürlerinin 4-5 sene olduğu düşünüldüğü zaman da kendi bünyemizde bu tip tezgahların üretimini yapmanın ne gibi handikaplarının olabileceği de ortadadır.  Boyutları da korkutucudur. 

Bunun dışında Güney Kore´de yüksek teknolojiye sahip, bu tip tezgahlar üreten memleketlerden biridir.

Kendi bünyemizde sıfırdan tezgah yaparak geliştirmeye çalışmak yerine bu tip tezgah üreten Japon veya Güney Kore firmalarının Türkiye´de üretim yaptıra bilecek alt yapısının ve potansiyelin sağlanması daha sağlıklı ve akıllıca bir yol alabileceği görülmektedir. ABD´NİN ve İngiltere´nin seneler önce seçtiği yol gibi.

 

Türkiye dünyada bu tip tezgah üreten Japonya , Güney Kore ile iyi ilişkiler içine girerek, hassas üretim yapabilecek makina, tezgah ve teçhizat temini konusunda ileride önümüze çıkabilecek problemleri şimdiden bertaraf etmenin yollarını araması gerekliliği çok önemli  bir konu olarak algılanması gerekmektedir.      

 

HAMMADDE ve ARA MAL TEDARİKİ;

 

Katma değeri yüksek ürünler üretile bilinmesi ancak kaliteli hammadde ve buna bağlı olarak ara mal (Üretim sürecinin girdileridir- Üretim sürecinde nihai malları üretmek için kullanılan yarı mamullerdir) tedariki ile sağlanabileceği herkesin malumudur. Yüksek kaliteli ürün ancak ve ancak, kaliteli hammadde ve ara mal tedariki ile sağlana bileceği  de ortadadır.

Dünya, Ekonomi 4.0 olarak isimlendirilen teknolojiye geçerken hammaddenin ve ara mal (yarı mamul) üretiminin önemi çok daha artmaktadır. Hammaddeyi kontrol edemeyen ve ara malı, yarı mamul denilen ürünleri kendi bünyelerinde üretemeyen ülkeler bu yarışta geriye düşecekleri ve yarıştan kopacakları muhakkaktır.

 

Savunma Sanayi şirketlerinin üretimleri için ihtiyaçları olan ara mal, yarı mamul ürünlerinin tedariklerinde sorunlar olduğu, hatta bazı devletlerin yarı mamul konumunda olan ara mal ve üretimde kullanılacak hammaddeleri Türkiye´ye sevk etmedikleri yaşanan bir gerçektir. Bazı ara malların tedarikinde de izine bağlı olarak Türkiye´ye gönderdiklerinin de unutulmaması gerekmektedir.

Diyelim ki teknik eleman açığımızı kapattık, Katma Değeri Yüksek Ürünler için gerekli makina ve teçhizatı temin ettik, finansman probleminin de üstesinden geldik, ama üretim için gerekli olan hammaddeyi, yarı mamul veya ara malı tedarik edemedikten sonra  her hangi bir üretimin olamayacağı ortadadır.

 

Dünyanın gelmekte olduğu noktaya bakıldığı zaman, ihtiyaç olan her türlü hammaddenin temini ve bunun yanında yarı mamul / ara mal üretiminin çok değerli olduğu gözükmektedir.

Türkiye´de bu süreçte katma değeri yüksek ürünler ürete bilmesi ve bu üretimlerinin devamını sağlaya bilmesi için;

  • Türkiye ara malları (yarı mamul) üretmek için ihtiyaç duyduğu hammaddelerin tedariki konusunda ki kontrolü sağlaması gerekmektedir.
  • Türkiye´nin katma değeri yüksek ürünler üretebilmesi ve üretimini devam ettire bilmesi için ihtiyacı olan ve bundan sonrada olacak olan ara  malları / yarı mamulleri  de kendi bünyesinde üreterek karşılaması gerekmektedir hatta zorundadır.

 

Yoksa bize ne uçak yaptırırlar ne de tank! Top tüfek bile yapacak konumunu kaybederiz.   

 

Dünya, Ekonomi 4.0 olarak adlandırılan teknolojiye tam olarak geçmeden evvel Türkiye´nin bu  handikabını ivedilikle ortadan kaldırması gerekmektedir. Aksi takdirde Ekonomi 4.0 olarak adlandırılan teknoloji de rekabet edebilmemiz ve ayakta kalabilmemizin önünün kapanabileceği ciddi olarak düşünülmesi gerekmektedir.

Hammaddeden ara malı  (yarı mamul) üretimi için de yüksek teknoloji ve  Know-how  isteyen ürünler olduğunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

 

Dünyada, yarı mamul ve ara mal üretimi için ihtiyaç duyulan hammaddelerin tedarikini kontrol edemeyen ülkelerin veya şirketlerin önümüzdeki dönemde ayakta kala bilmeleri veya ekonomik olarak yaşaya bilmeleri çok zor ihtimal olarak görülmektedir. Tabi ki bunun yanında kendi sanayisi için ihtiyacı olan yarı mamul/ ara mal üretimi olmayan ülkelerin bu süreçte elimine olacakları maalesef bir gerçek olarak da ortada durmaktadır.

 

KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜNLER ÜRETEBİLECEK MİLLİ MÜTEŞEBBİSLER VE ŞİRKETLER;

 

Katma değeri yüksek ürünler üretecek firmaların bilhassa Savunma Sanayi Şirketlerinin Milli sermayeli firmalar olması günümüzdeki dünyada çok önemli olduğu görülmektedir.

Milli ve Manevi değerleri yüksek olmayan müteşebbislere, Türkiye´nin istikbali için önemli projelerin plase edilmemesi çok önemli bir konu olarak Türkiye´nin her zaman gündeminde olması gereken bir durumdur. Bu konularda Memleketine ve Milletine bağlı kimselerin ve sermaye gruplarının gözetilmesi dünyada yaşanmakta olan ekonomik savaşta Türkiye´nin geleceği açısından çok önemlidir.

Belli bir büyüklüğe gelmiş Katma Değeri Yüksek Ürünler üreten Milli firmalarımızın da, daha fazla büyüye bilmeleri için sermaye ihtiyaçlarını Borsa´ya açılarak gidermesi çok önemlidir. Aksi takdirde 4.0 Endüstrisine dünya geçerken, katma değeri yüksek ürünler üreten şirketlerimizin yabancılar tarafından satın alınarak ele  geçirilmesi, dünyadaki bu ekonomik savaşta ileride Türkiye için hesap edilemeyen çok ciddi sıkıntılar yaratacağının göz ardı edilmemesi gerekir.

Dünyada ki bu tip firmalar başka ülkelerde ortak oldukları firmaların kontrolünü ele geçirmelerinden sonra üretim ve yatırım için her türlü tasarrufta buluna bilme olanaklarına kavuşurlar. Bu tasarruflar, o ülkedeki üretimin sonlandırılmasına dahi gide bileceğinin de göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Böyle bir tasarrufun ilgili ülkeye yapılmış bir ekonomik saldırı olarak algılanması gerekmektedir. Ülkeler, ayrıca ekonomik savaşın ağırlaşarak devam edeceği bu ortamda kendi firmalarının başka memleketlerde büyümesinin önünü kesebileceğinin de göz ardı edilmemesi gerekir. 

Tabi ki bu süreçte Türkiye´nin ihtiyacı olan Finansmanı da sağlayacak bankacılık sisteminin de Milli ayağının çok sağlam olması çok önemlidir. Bu nedenle her devletin kendisinin kontrolünde olan finansal şirketlere ve bankalara sahip olması bu mücadele de önem arz etmektedir.

 

Devletimiz var ise bizlerin var olduğunun bilincinde olarak, dünyada sürmekte olan görünmeyen mücadelelerin ve buna bağlı olarak ekonomik savaşların idrakinde olarak, bu tehlikeleri bilerek birlik ve beraberlik içinde hareket edilmesi Türkiye´mizin bekası ve çocuklarımızın geleceği için çok önemlidir. 

 

 

 

 

 

timothy kober
9.04.2019 04:44:10
Yatırım kredileri, proje finansmanı ve bireylere, dünya çapındaki işletmelere finansal destek gibi her türlü krediyi sağlıyoruz. % 3 faiz oranıyla fon veriyoruz. Yedi (7) iş günü içinde borç alın. E-posta adresi: plutocreditfinancier@gmail.com Whatsapp: +18474539904