SEKTÖRÜN EN GÜÇLÜSÜYÜZ

9.02.2015 17:22:09

Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay ile bir araya geldik, Şeker Fabrikası'nın bataktan nasıl çıktığını konuştuk…

Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay ile bir araya geldik,  Şeker Fabrikası’nın bataktan nasıl çıktığını konuştuk… Şeker Fabrikası’nın sektörün en büyüğü değil ama en güçlüsü olduğunu ifade eden Akay, bunu disiplinli bir şekilde çalışarak bu hale getirdiklerini anlattı. 4 yıl önce göreve geldiklerinde kasayı boş bir şekilde teslim aldıklarını ancak bugün 50 milyonların kolayca ödenebildiğini anlattı… İşte Şeker Fabrikası ile ilgili merak edilen her şey…

 

Siz ilk olarak fabrikaya Kayyum olarak atandınız, bu süreç nasıl işledi?

 

Fabrikayı biz 2011 yılının ocak ayında devraldık. O zaman mahkeme bizi Kayyum olarak görevlendirdi. Tarım Bakanlığı’nın müracaatı üzerine. Biz daha önce pancar ekicileri Kooperatifi’ne bakanlık tarafından görevlendirilmiştik. Ama bu görevimiz Kayseri Şeker Fabrikası’nı kapsamıyordu. Bilahare buradaki sorunlu tablo anlaşıldıktan sonra Tarım Bakanlığı buradaki yönetim boşluğunu fark edince Asliye Ticaret Mahkemesi’ne dava açıyor. Kayyum atanması için. Bizim ismimizi veriyor 5 kişiyle birlikte, onun sonunda da 5 kişi Kayyum olarak atandık.

 

Siz göreve geldiğinizde Kayseri Şeker Fabrikası’nın bilançosu neydi, şimdiki pozisyonu nedir?

 

 

Başladığımızda gerçekten vahim bir tablo söz konusuydu. Büyük bir borç yükünün altında olan bir fabrikaydı. Çalışanların maaşı ve ikramiyesini ödeyemeyen, çiftçinin ihtiyaçlarını karşılayamayan, pancar bedellerini karşılamaktan aciz, esnafın çok küçük alacaklarını dahi ödemek imkânı olmayan, en küçük ödemeleri bile başaramayan bir Şeker Fabrikası vardı. O günkü Genel Müdür Yardımcısının deyimiyle bankasında ve kasasında sadece 210 lira olan bir Şeker Fabrikası devralınmıştı. Bu ağır bir yüktü aslında. Bu sorumluluğu üstlenmek çok kolay değildi. Ama bu kadar büyük geçmişi olan Kayseri Şeker Fabrikası’nın batmasına göz yumulamazdı. O nedenle sorumluluk alınması ve sahiplenilmesi gerekiyordu. Bizi bu göreve tavsiye edenler ya da bu grevi verenlerde bu konuda bizim başarılı olacağımıza inandıkları için böyle bir görevi tevdi ettiler. Biz de cesaretle bu görevi üstlendik.

 

Neler değişti bu süreçte?

 

4 yıllık süreçte çok şey değişti. Biz o dönemde devraldığımızda şirketin faaliyetlerini yürütmek ve borçlarını yapılandırmak için bankalardan 450 milyon kredi kullanılması gerekiyordu. 450 milyon kullanılan kredinin ardından 80 milyonda Boğazlıyan Şeker Fabrikası’ndan kalan bir kredi borcu vardı. Onun dışında çiftçinin pancar bedelinden alacakları, vergisi sigortası ödenememiş işçinin maaşı, ikramiyesi, esnafın alacakları ödenememiş çok büyük bir borç toplamı vardı. O günden bugüne tüm bunları bir disiplin ve mali ciddiyet içerisinde yönetmeye çalıştık.  Şimdi gelinen nokta itibariyle toplamda kredi borcu 200 milyona düştü. Ayrıca bu süre içerisinde 195 milyonda faiz ödemesi gerçekleştirildi. Geçmişten gelen vergi, sigorta borçları yapılandırılmıştı; onlar faizleriyle birlikte ödendi, bitti.  Şu an Kayseri Şeker Fabrikası geldiği nokta itibariyle 200 milyon kredi borcu var. Nisan ayı bizim hesap dönemimizdir. Nisan ayına kadar 100 milyon seviyesine düşecek. Şu an hiçbir vadesi geçmiş borcumuz kalmadı. Vergi, sigorta borçları da dâhil olmak üzere.

 

Geçtiğimiz günlerde personel davullu zurnalı kutlama yaptı, bu konudan da bahsedebilir miyiz?

Aralık ayının son haftasında defaten 101 milyon kredi borcu kapatılmış oldu. Bankaların faiz yükseltme rakamları karşısında ayrı bir dilimdi. Onun faizini yükseltmek istedikleri için Kayseri Şeker Fabrikası gücünü ortaya koydu ve defarten 101 milyon kredi ve faizini kapatmış oldu. Bunu personelimizde çok büyük bir mutluluk ve sevinçle karşıladı. Davul, zurna getirdiler; halay çektiler. Kurumsal kimlik aidiyet, kuruma bağlılık, kurumun başarısından mutlu olma, sevinç duyma, yönlerinden de değerlendirildiğinde çok önemli bir tablo çıkıyor ortaya.

 

Şeker Fabrikası’nın yok pahasına satılan bir arazisi vardı, onu tekrar alıyorsunuz…

 

Kayseri Şeker Fabrikası 3 hafta öce TOKİ’nin bir ihalesi vardı. Kayseri Şeker Fabrikası’nın bir liraya Büyükşehir Belediye’sine satılan 250 dönümlük arazisi vardı. Bu arazi Büyükşehir Belediyesi’nden Milli Emlak’a geçmiş oradan da TOKİ’ye devredilmiş. TOKİ’de bu araziyi satışa çıkardı. Bizde gittik ihaleye girdik. İhaleye bizden başka giren de olmadı. Muhammen bedel üzerinden geçerli teklifi verdik. 50 milyon tutarında bir ücret bu. Kayseri Şeker Fabrikası için artık 50 milyonlar, 100 milyonlar artık çok sıradan rakamlar gibi ifade ediliyor. Artık hiç tereddüt etmeden bu işlemler gerçekleştirilebiliyor. İşte Kayseri Şeker Fabrikası’nın 4 sene önceki ve bugünkü halini net bir şekilde ortaya koyan tablo budur. Kayseri Şeker Fabrikası şu anda sektörünün en büyüğü değil ama en güçlü kuruluşu konumunda. Mali olarak en güçlü kuruluş halinde.  Kayseri Şeker Fabrikası mali yönüyle sektörünün en güçlü kuruluşu. Dolayısıyla Kayseri Şeker Fabrikası batmaktan kurtulup yeniden Türkiye’nin gözde kuruluşlarından birisi haline dönüşmüş oldu. 60 yıl önce kurulan bu fabrika Kayseri ve Sivas, Yozgat, Nevşehir, Kırşehir gibi bu çevrede yaşayan insanlara hizmet veriyor. Tüm bunlar birer artı değer üretiyor. Fabrika bu bölgenin ekonomisine katkı sağlıyor. Bu fabrikanın da bu gücü sürdürmesi gerekiyor, bu disiplinli yönetim anlayışı devam ederse Kayseri Şeker Fabrikası’nın geleceği parlak.

 

Bu arazi fabrika için son derece önemli bir noktada. Nasıl satmışlar?

 

2006 yılında bu Kayseri Şeker Fabrikası’nın arazisi ile ilgili bir imar çalışmaları başlatıldı. O zamanki yönetim ile Büyükşehir ve Kocasinan Belediyesi arasında imar çalışmaları başlatılmış. Burası toplamda 3 bin 9 yüz dönümlük bir arazi. Bu çalışmalar sonucunda bin 6 yüz dönüme yakını Kocasinan ve Büyükşehir Belediyesi’ne verilmiş. Toplam arazinin içerisinde bu kısım ayrı bir kalem olarak değerlendirilmiş. Hastane arazisine verilmek üzere karar alınmış. Ancak tapuya bu şekilde işletilmemiş. Büyükşehir Belediyesi’ne 1 lira bedelle satılmış. Bu arsanın 1 lira bedelle satılmasını bui işten anlayanlar şu şekilde yorumluyor: Bir bedelle satıldı, tekrardan geri dönüşü olmasın. Bu mantıkla işlem gerçekleştirilmiştir diyorlar. Biz oradaki meselenin iç yüzünü bilmiyoruz. Sonuç olar o 250 dönümlük arsa Büyükşehir Belediyesi’ne 1 lira bedelle satılmış. Hastane yapılmak üzere satıldığı yönetim kurulu kararında var ama tapuya bu şekilde işletilmemiş. Bunu böyle yapanlar, bu işten sorumlu.

 

Tam nerede bu arazi?

Bu 250 dönümlük arsa bizim Muhsin Yazıcıoğlu Nizamiye Çıkış Kapısı’nın yarısıyla, oradaki şeker ambarının bir kısmını içine alıyor. Orası başka birisi tarafından alınıp da oraya bir site falan yapıldığı taktirde, Kayseri Şeker Fabrikası’nın Muhsin Yazıcıoğlu Bulvarı’na çıkış kapası kapanıyor. Kayseri Şeker Fabrikası’nın nefes alma imkânı ortadan kalkıyor, ciğerleri yok ediliyor.

 

Fabrika arazisine bakıldığında, fabrikanın büyüyebileceği yalnızca o kısım var, orası da satılmış…

 

Bizim 3 kapımız var. Birisi ana nizamiye, bir diğeri pancar nizamiyesi dediğimiz Şeker Mahallesi tarafındaki kapımız. Bir de şeker çıkışı için kullandığımız o kapımız var. Yani biz ürettiğimiz şekeri fabrikadan çıkaramayacak duruma gelecektik. O nedenle bizim buna göz yummamız mümkün değil. Orası bir başkasının eline geçtiğinde Kayseri Şeker Fabrikası kapanmak durumuyla karşı karşıya kalacaktı. 2011 yılı da batak durumdaydı kurtuldu. 2015 yılına geldiğimizde nizamiye çıkışı olmadığı için kapanmayla karşı karşıya gelmişti. Bizim yönetim kurulumuz da bunu değerlendirdi, alınması yönünde oy birliği ile bir değerlendirme yapıldı. Sonuçta ihaleye katıldık, geçerli teklifi verdik. Henüz onaylanmadı ama onaylandığında arazimizi tekrar Kayseri Şeker Fabrikası’na kazandırmış olacağız.   Fabrikanın başındaki bu tehlikede böylelikle savuşturulmuş oldu.

 

Fabrikaya bir disiplin bir profesyonellik mi getirdik diyorsunuz?

 

Kesinlikle bir ciddiyet, bir disiplin, bir profesyonellik getirdik. Burada artık kurumsal bir yapı oluştu. Kayseri Şeker Fabrikası daha önce ürettiği şekerleri tüccarlar aracılığıyla satardı. Şimdi bu tablo değişti. Doğrudan üretiminde şeker kullanan, büyük sanayi kuruluşlarına ve üretici kuruluşlara biz doğrudan satıyoruz şekeri. Bunu yapabilmek için bir takım şeylerin hazır olası gerekirdi. Sonuçta onların da bir takım beklentileri ve standartları var. Bunlar uluslararası gıda kuruluşları. Gıda güvenliği ile ilgili sertifikalar konusunda, işletme yönetimi ile ilgili standartlar konusunda sertifikalar alındı. Bunlar sertifikalar kapsamında helal gıdaya kadar alındı. Bunlar ticaret yaptığımız firmalar için çok önemli hususlardı. Firmalar Kayseri Şeker Fabrikası’nın böyle bir yapıya kavuştuğunu görünce doğrudan bizden temin etmek için müracaatta bulundular. Bizde onlara bazı müracaatlarda bulunduk. Şekeri bizden temin edin diye. İki taraftan da aynı anlayış ortaya çıkınca birçok üretici firmayla çalışmaya başladık. Onun dışında burada bir kurumsal yapının oluşması firmaları cezp etti.

 

Kredi notunuz yükseldi, bu konuda neler söylersiniz?

 

Biz kredi derecelendirme çalışması yaptırdık. Kredi derecelendirme, şirketlerin mali tabloların incelenmesi dışında, onların mali disiplin yönünden, kurumsal yönetim ilkeleri yönünden ne durumda olduklarını da ortaya koyuyor. 2012 yılında yapılan çalışmada, Kayseri Şeker Fabrikası 3B+ puanıyla çalışılabilir nitelikte bir kuruluş olarak öngörülmüştü. Şimdi bu çalışmayı yeniden yaptırıyoruz. Şu an itibari ile Kayseri Şeker’in kısa vadeli kredi derecesi yatırım yapılabilir skalasında “İyi kredi derecesi olan A2” seviyesine, uzun vadeli kredi derecesi ise BBB den A-ye yükseldi.  Kayseri Şeker Fabrikası artık teminatsız kredi kullanabilir bir kuruluş haline geldi. Bu Türkiye’de benim diyen kuruluşların başarıcığı bir husus değil. Kayseri’de de bir defada yüz milyon ödeyecek kaç kuruluş vardır, merak konusu. Özellikle de dünyanın ekonomik olarak sıkıntı yaşadığı şu dönemde. Tüm bunlar. Kayseri Şeker Fabrikası’nın kurumsal açıdan yaşadığı başarılardır.

 

Fabrika bünyesinde bin de Arge Merkezi kurdunuz...

 

Biz geçtiğimiz Kasım ayında bir ilki gerçekleştirdik. Arge Merkezi kurulması konusunda çalışmalar yaptık. Bu Arge Merkezi Kayseri’de bir ilk. Devlet bu konuda kuruluşları teşvik ediyor. Biz de bu konudaki gücümüzü bir şekilde ortaya koyduk ve Arge Merkezi kurulması için Bilim, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na müracaatta bulunduk.

 

Bu kapsamda neler yapıyorsunuz?

 

Arge Merkezi’nin kurulması için şartlar var. Bizim müracaat ettiğimiz dönemde, kuruluş bünyesinde görev yapan çeşitli branşlardan en az 50 tane mühendisin olması gerekiyordu. Şimdi o sayıyı 30 mühendise düşürdüler. Arge Merkezi kurulması araştırma, geliştirme çalışmalarını yapılması anlamına geliyor. Türkiye bizim sektörde araştırma, geliştirmeye önem vermiş değil. Bu konuda ciddi bir eksiklik var. Biz şu anda Avrupa şartlarına göre yetiştirilen tohumları kullanıyoruz. Hâlbuki Türkiye’nin ikili ve toprak yapısıyla,  Avrupa’nın iklimi ve toprak yapısı aynı değil. Dolayısıyla biz onlar kadar verim eldi edemiyoruz. Onlar kadar şeker oranlarımız yüksek olmuyor. Bu çalışma şimdiye kadar Türkiye’de eksik kaldığı için, bu eksikliğin giderilmesi kanaatine vardık. Arge Merkezi’ni bu çerçevede kurduk. Şimdi gerek tohum konusunda gerekse pancar tarımında kullanılacak ilaçlar ve projelerle ilgili çalışmalar başladı. Mühendis arkadaşlarımız çeşitli projeler geliştiriyorlar. İlerleyen zamanda yurtiçinde de proje çalışmalarına katkı sağlayacak bilim adamlarıyla ortak çalışmaları öngörüyoruz. Bunun önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Buradaki temel amaç çiftçinin çalışmalarına katkı sağlamak.

 

Sıkıntıda buradan kaynaklanıyor, çiftçi istenilen verimi elde edemediğinde, fabrika da istediği düzeyde şeker üretemiyor…

 

Kesinlikle doğru, öncelik çiftçinin üretimini artırmak olmalı. Bu da tarladaki verimi artırmaktan geçiyor. Pancar tarımında, Türkiye ortalaması, dekarda 5,5 ton. Hâlbuki Avrupa’da 9 ile 10 ton arasında değişiyor. Onlarda dekardan aldıkları verim bizim çok üzerimizde. Yine şeker oranında Avrupa’nın ki bizimkinden çok yüksek. Durum böyle olunca bizim onlarla yeterince rekabet edebilmemiz mümkün değil. Bizim çiftçimizin geliri de değişemiyor. Tarladaki verimi ve şeker oranını artırırsak bu çiftçiye ilave bir artı değer getirecektir. Fabrikada binden kazançlı çıkacaktır. >> Devamı Yarın

Röportaj: Dilek Bolat – Memduh Borazan