PER; "HEKİMLİĞİNE SAHİP ÇIK"

14.03.2017 10:50:55

Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Darüşşifasından Tıp Fakülteleri ve Şehir Hastahanelerine Hekimliğine sahip çık! Erişilebilir sağlık hizmeti her birey için, insan olmaktan kaynaklanan ve anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve ihtiyaçtır. Sosyal de

Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Darüşşifasından

Tıp Fakülteleri ve Şehir Hastahanelerine

Hekimliğine sahip çık!

Erişilebilir sağlık hizmeti her birey için, insan olmaktan kaynaklanan ve anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve ihtiyaçtır. Sosyal devlet ilkesi gereği statüsü ne olursa olsun herkes belli standartlarda, etkin, kaliteli, eşit ve ulaşılabilir sağlık hizmetinden faydalanma hakkına sahiptir. Sağlıklı yaşamı sürdürmek ve iyileştirmek için var olan hekimlik ise insanın var olduğu her yerde vazgeçilmez olma özelliğini koruyan bir meslektir. Sağlık hizmetlerinin ülkemizde en üst seviyeye çıkarılması için fedakarca çalışan, insanı yaşatmayı ve insanın acısını azaltmayı, insanlığa daha nitelikli bir yaşam sunmayı amaç edinen, bu kutsal, saygın ve onurlu mesleği büyük özveriyle yerine getiren tıp çalışanlarımızın insan yaşamına saygıyı ifade eden 14 Mart Tıp bayramını kutluyorum.

14 Mart 1827´de, II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet´in önerisiyle ilk cerrah hanenin, Şehzadebaşı´daki Tulumbacıbaşı Konağı´nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye´de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart, "Tıp Bayramı" olarak kutlanmaktadır. İlk kutlama, 1919 yılının 14 Mart´ında işgal altındaki İstanbul´da gerçekleşmiştir. O gün, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi Hikmet Boran´ın önderliğinde, tıp okulu öğrencileri işgali protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü doktorları da destek vermişti.

Yaşadığımız şehir, Kayseri, tarihi ve kültürel zenginliğimizin önemli merkezlerinden birisi olup, Anadolu Selçuklu Devleti´nin başkentliğini yapmıştır. Hükümdar II. Kılıçaslan´ın kızı Gevher Nesibe hatun vefat etmeden önce Kayseri´de Tıp Medresesi ve Şifahane yapılmasını vasiyet etmiştir. Vasiyetine uyularak bugün müze olarak faaliyet gösteren eser inşa edilmiştir. Doğu tarafı Tıp Medresesi batı tarafı Şifahane olan bu eser ile sadece hastalara tıbbi hizmet sunulmasının amaçlanmadığı, aynı zamanda hekim yetiştirmeye yatırım yapıldığı da görülmektedir. Hekimliğe sahip çıkmak öncelikle 800 sene evvelki atalarımızın idrakini anlayabilmek ve onu daha ileriye götürmekle olacaktır. Bu tarihi ve kültürel zenginliğimizin verdiği özel duygularla gelmiş geçmiş tüm hekimlerimizi rahmetle anıyoruz.

Milattan önce 400´lü yıllarda hekimliği bir sanat olarak tanımlayan Hipokrattan, yine kültürel mirasına sahip olduğumuz İbni Sina´ya ve günümüze kadar isimlerini bildiklerimiz ya da bilemediklerimiz tüm hekimler yaşadıkları zamanlarda kıymet atfedilen şahsiyetler olarak anılmaktadırlar. Bu kıymet Allah´ın Şafi ismi (Hastalandığım zaman bana şifa veren O´dur-Şuara Suresi 26/80) ile hastalarına şifa vermesine aracılık eden hekimlikteki kutsiyet ile izah edilmektedir. ?Hastalık yoktur hasta vardır? şeklinde ifade ettiğimiz tıbbi gerçeklik de kutsal hekimlik sanatının başka bir anlatımı olarak hafızalarımızdaki yerini çoktan almıştır.

Hekimlik sanatı günümüzde modern tıp şeklinde kabul edilen ve uygulanan bir boyut kazanmıştır. Bu postmodern modelde hekimlerin ve hekimliğin problemlerinin genel olarak arttığını en azından azalmadığını görmek mecburiyetindeyiz. Antibiyotik çağının sonuna yaklaştığımız günümüzde ve sonrasında antibiyotiksiz kalan hekimin modern tıp uygulamaları nasıl olacaktır? Bununla beraber, yine günümüzde hastaların ?memnuniyetlerinin arttığı? şeklindeki bazı beyanların hakikatte ne kadar gerçeği yansıttığı tam olarak biz hekimler tarafından bilinmemektedir. Hasta ile hemen her gün muhatap olan bizlerin tam olarak hissedemediği ?artmış hasta memnuniyeti? sorgulanmaya muhtaç bir şekilde yerini korumaktadır. Beşerî iki muhataptan birinin memnun iken diğerinin mutsuz olması eşyanın tabiatına aykırı gözükmektedir. Elle tutulan ve gözle görülen dışındaki kavramlara itibar edilmeyen modernlik tanımında hasta-hekim ya da tıp öğrencisi-öğretim üyesi ilişkisini modern tıp noktasında bizler sorgulamak zorundayız. Bu çerçevede ideali yakalamak ve kutsiyet atfedilen sanatımızı en azından geriletmeden gelecek nesillere aktarmakla görevli olduğumuzu hatırdan çıkarmamalıyız. Uygulanan sağlık politikalarında postmodern etkinin şimdiye kadarkiler içerisinde zirve yaptığını, modern ötesi kavramların hızla eridiğini müşahede etmekteyiz. Modern ötesine neredeyse vakit bırakılmayan hekimliği yine ve yeniden diriltecek, seviye kazandıracak ve olması gereken konumda tutacak tüm hekimlerimizin 14 Mart Tıp Bayramını kutluyoruz.             

Türkiye´de 1953 yılında kurulmuş ve  1962 yılında Kayseri´de faaliyete geçmiş olan Tabipler odası; Türkiye sınırları içerisinde tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak, hekimliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp, geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacı ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluştur. Geçmiş yıllarda olduğu gibi Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı, Kayseri Sağlık Müdürlüğü ve Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ile birlikte yapması planlanılan proğram Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan başka bir proğram nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmiştir. Kayseri Tabip Odası olarak biz her sene olduğu gibi ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ü ziyaret ettikten sonra 14 Mart Tıp Bayramı proğramını başlatmak ardından da Kayseri Tabip Odasında basın toplantısıyla devam edeceğiz, akşamda Pof Dr Ali Soyuer Kişisel Fotoğraf sergisi ve nihayetinde Kayseri Tabip Odası Müzik Korosu´nun proğramıyla devam edeceğiz.

Hiçbir meslekten beklenmeyen fedakârlık hekimlerden bekleniyor. Hekimler 3 ayrı dönemde  mecburi hizmet yükümlülüğü altında ezilmektedir; Hekimler daima vatanın her köşesinde sağlık hizmeti vermeye hazırdır.  Ancak hekimin sabrını denenercesine bu denli yoğun ve adaletsiz uygulamalar, hekimlerin yaşamını ve aile düzenini alt üst etmektedir.

Hastalarımıza ayrılan muayene sürelerinin gittikçe azalmasından tüm hekimler olarak rahatsısız. Hekimlerin özlük haklarındaki yetersizlikler giderilmeli.. Söz verildiği gibi yıpranma payı hızla hayata geçirilmelidir. Hastane ve acil servislerde çalışan hekimler sık sık küfür, dövülme, silahla tehdit gibi can güvenliğini tehdit eden, hizmetin yapılmasını engelleyen şiddet olaylarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Hekimlerin, sağlık çalışanlarının ve hizmet yerlerinin can güvenliği sağlanmalıdır. Hekime yönelik şiddet körükleniyor; Son yıllarda hekimlere yönelik şiddet olayları ürkütücü boyutlara ulaştı. Sağlık sistemindeki aksaklıkların ve planlama hatalarının sorumlusu olarak hekimlerin gösterilmesi, hekimlere yönelik şiddet olaylarını artırıyor. Yetkililerin hekim karşıtı beyanatları ve hekim karşıtı yayınlar hekim-hasta ilişkisini olumsuz etkiliyor. Bu, hekimlerde ?tükenmişlik sendromu?na yol açıyor. Şiddete uğrayan birçok meslektaşımız sonuç alınamayacağı düşüncesiyle ya da sosyal endişelerle yasal yollara başvurmuyor.

Görünürde halkımızı memnun eden birçok değişiklik, uzun vadede sağlık hizmetlerinde kalite sorununu gündeme getiriyor. Adeta her gün değiştirilen SGK anlaşması ve ödeme kuralları, sadece özel hastaneleri değil kamu hastanelerini de zor durumda bırakıyor. Bu durum hem vatandaşların düşük kalitede sağlık hizmeti almasına hem de hekimlerin mesleki tatminlerinin azalmasına yol açıyor. Sonuçta bunun bedelini vatandaşlarımız ödüyor.

Türkiye´deki sağlık ortamının her yönüyle sağlıksız olduğunu düşünüyorum. Öğrenciler için yetersiz eğitici ve imkânlarla ya da kapasitelerinin üzerinde öğrenci almak zorunda kalan üniversitelerde eğitim gören öğrenciler için her yönüyle sağlıksız. Yetersiz yetişiyorlar, hastalarla baş başa kaldıklarında doğacak sorunlardan onları koruyacak hiçbir mekanizma yok.
Sistemin ´´Günah keçisi´´ temel taşı hekimler için ise her yönüyle sağlıksız bir ortam mevcut. Tedavi ve teşhislerde eliniz kolunuz bağlanırken doğacak her türlü sorundan siz hekimler sorumlusunuz. Onu ödemem, bunu keserim, diyen bir ödeme sistemi, global sisteme geçeceksin, onu yazarsın bunu yazamazsın, her hastaya bakmalısın diyen bir sistem, hastasına bir şey olursa her an küfreden hatta şiddete başvuran hasta yakınları, bir diğer tarafta Basın için her zaman haber kaynağı olan hekim..

 Hastalar için sağlıksız. Bir yandan her istediğiniz kuruma gidebileceğiniz bir sistem, diğer taraftan yola döşenmiş dikenler. Fark ücretleri, ilaç ve malzeme kısıtlamaları, yapılabilir yapılamaz işlemler. Daha da önemlisi, mantar gibi açılan tıp fakülteleri ve yarın bunlardan mezun olacak doktorlar. Sonuç; mutsuz ve verimsiz sağlık çalışanları, tatmin olamamış, kızgın hastalar ve yakınları. Fatura ise her halükârda doktora. Hekimlerin hiç mi kusuru yok? Tabii ki var. Ama her meslekteki kadar.

Bugün neredeyse her şehrimizde bir veya birden fazla tıp fakültesi yer alıyor, ancak çoğunda öğretim üyesi (özellikle temel bilimlerde), uzman ve/veya sağlık hizmeti ve eğitimde kullanabileceği hastane olanakları bulunmuyor. Ülkemizde hekim sayısının yetersiz olması tezinden yola çıkılarak Tıp Fakültelerinin öğrenci kontenjanlarının artırılması ve hocası, laboratuvarı, hastanesi ve hastası olmayan çok sayıda yeni Tıp Fakültesinin açılması, gelecekte niteliksiz sağlık hizmeti veren meslektaşlarımızın aramıza katılmasına neden olabilir. Bunun, niteliksiz sağlık hizmetlerini de beraberinde getireceği aşikârdır. Tüm hastaların hekime müracaatları mutlaka kademeli hale getirilmeli ve uygulanmalıdır. 1. basamağı pratisyen hekimler ve aile hekimleri, 2. basamağı uzman hekimler ve 3. basamağı da Eğitim Araştırma ve Üniversite hastaneleri oluşturmalıdır. Hasta-hastane, hasta-hekim ve hasta-eczane arasındaki para olayı mutlaka kaldırılmalı ve insan sağlığı ticari bir metağ olmaktan kurtarılmalıdır. Hekim hatalarına yönelik olan Malpraktis yasası adını verdiğimiz kanunun hatalı tarafları ülkemiz gerçeklerine uygun şekilde yeniden düzenlenmeli, sağlık çalışanlarının haklarının da aynı yasa içinde korunması sağlanmalıdır.Halen uygulanmakta olan sağlık politikamızdaki döner sermaye sisteminin son şekli yeniden gözden geçirilerek, puanlamalardaki yanlışlıklar yapılan işin önemi ve hasta ile hekim açısından taşıdığı riskler göz önüne alınarak mutlaka düzeltilmelidir. Hekimleri birbirine düşüren negatif yöndeki rekabet uygulanmaları pozitif yönde rekabet politikasına dönüştürülmelidir. Genel bütçeden sağlığa ayrılan pay kademeli olarak mutlaka artırılmalı ve Avrupa standartlarına çıkartılmalıdır. Rotasyon uygulamalarında; 30-45 günlüğüne rotasyona gönderilen hekimlerin çok özel durumlar haricinde ihtiyaç olan komşu illere gönderilerek mağduriyetleri önlenebilmelidir. Hekimlerin daha iyi sağlık hizmeti üretmeleri, bulunduğu merkezde çalışarak gereksiz zaman ve enerji kaybına yol açmamaları, kendi sağlıklarını koruyabilmeleri, daha verimli çalışabilmeleri ve bunlara ek olarak Üniversitelerde çalışan hekim öğretim üyelerinin nitelikli, donanımlı Tıp doktoru ve uzman hekim yetiştirmeleri, araştırmaya zaman ayırabilmesi gereklidir.

Hangi koşul içinde olursa olsun, Hekim savaşta, afette olduğu gibi hiç düşünmeden görevini elinden geldiğince en iyi yapmak için çalışır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bunun unutulmaz örneği 1915 de Çanakkale savaşına giden tıbbiyelilerin Anafartalar ve Conkbayırı´nda tümüyle şehit olmaları ve o yıl Tıbbiyenin mezun verememesidir. Boğazlıyan kaymakamı şehit kaymakam Kemal Beyin naaaşını kaldıran yine hekimlerdir. Sivas Kongresinde manda ve himaye kabul edilemez diyen tıbbiyeli Hikmet Boran´dır.  Ülkemizdeki sağlık uygulamalarında hizmeti organize eden Devletimizin de, hizmeti sunan sağlık personelimizin de, hizmeti alan vatandaşımızın da memnun olmadığı hepimizin malumudur. Bu temelden hareket edilerek sağlıkla ilgili sorunların çözümünü sağlamak amacıyla Milli sağlık politikamızı yeniden gözden geçirmeliyiz.

Yılda 2 defa sayın Valimizin başkanlığında ilimizin sağlık sorunlarının görüşülebileceği toplantıların yapılması ve bu toplantılara Kayseri milletvekilleri, Tıp Fakültesi Dekanı, Sağlık hizmetleri ile ilgili idari yetkililer, Belediye Başkanları, Tabipler Odası yetkilileri katılımları sağlanarak Kayseri il sağlık konseyi kurulmasının sorunlara çözümlerin bulunmasında faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Şehir merkezindeki hastanelerin kapatılarak kamu-özel ortaklığı çerçevesinde sağlık hizmetlerinin adeta özeleştirilmesi gayretlerinden, son dönemdeki uygulamalarda had safhaya gelen hekimlerin hak kayıplarından ve Sağlık üzerinden siyaset yapılmasından hekim camiasının kaygı duyduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Zira dökme suyla değirmenin dönmeyeceği bilinen bir gerçektir. Sağlık Bakanlığı ?Sağlıkta Dönüşüm Programı?nı gerçekleştirmeye çalışırken, ilk dönüşüm de hekimleri bu heyecana ortak etmek yerine aksine incitmiştir. İnşallah 2. sağlıkta dönüşümde bu hatalar tekrarlanmaz temennisiyle saygılar sunarım. (Kurum Haberi)



Anahtar Kelimeler: HEKİMLİĞİNE SAHİP