GELECEĞİMİZİ SATIYORUZ!

14.11.2014 10:07:15

Saadet Partisi İl Başkanı Mahmut Arıkan ile Türkiye ve Kayseri gündeminden konuştuk. Mahmut Arıkan, eski ve yeni Kayseri'den, Kayseri'nin sorunlarına kadar çok önemli meselelere değindi.

Saadet Partisi İl Başkanı Mahmut Arıkan ile Türkiye ve Kayseri gündeminden konuştuk. Mahmut Arıkan, eski ve yeni Kayseri’den, Kayseri’nin sorunlarına kadar çok önemli meselelere değindi. İnsanların siyasi partisini ancak ekonomik manada canı yandığında değiştirdiğini söyleyen Arıkan, “15 yıl öncesine baktığımızda insanlar geçmişte yaptıkları birikimle ev alırlardı, şimdi insanlar geleceklerini satıp ev alıyorlar” dedi. Mehmet Özhaseki ile 10 yıl yol arkadaşlığı yaptığını ancak onun çalışmalarını ilk 10 yıl ve son 10 yıl olarak değerlendirilmesi gerektiğinin de altını çizdi.

 

 

İl kongreniz ne zaman, tarih belli mi?

Biz kongremizi genel seçimlerin akabininde yapacağız. Şu anda ilçe kongrelerimizi gerçekleştiriyoruz. İlçe kongrelerinin akabininde de il kongremizi yapacağız. Seçim tarihinin de belli olmaması nedeniyle; her ne kadar 6 Haziran’da seçim yapılacak denilse de geriye alma söz konusu. Büyük ihtimalle bu tarih geriye alınacak. Bu münasebetle il kongremizi seçimlerden sonra yapacağız. Ama ilçe kongrelerimizi tamamıyla seçim tarihine kadar bitirmiş olacağız.

 

Siz yeniden il başkanlığına aday olacak mısınız?

 

Milli Görüş partilerinde ki genel görüş şudur: Vazife istenmez verilir. Yetkili kurumlarımız hakkımızda nasıl bir karar alırlarsa biz ona uymakla mükellefiz. Ancak benim şahsi görüşüm, ben hiçbir şekilde seçilecek makamlarda yer almak istemiyorum. Ama zaman ne gösterir bilemiyoruz.  Bizim prensibimiz; vazife istenmez verilir. Biz il başkanı olmak istiyoruz demedik, o zamanki yetkililerimiz ‘il başkanı olacaksın’ dediler. Bizde ‘bu görevi seve seve yaparız’ dedik. O günden beride görevimizi hakkıyla yapmaya gayret ediyoruz. Bundan sonraki makam ve mevkilerimizde tamamıyla yetkili kurumlarımız nasıl bir karar alırlarsa biz orada oluruz.

2009 yılında Kayseri Büyükşehir Belediye başkanlığına adaydınız…

2009 yerel seçimlerinde Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na adaydım. Ondan bu tarafa 2010 yılında da il başkanlığı grevini aldım. Bu görevi yapmaya gayret ediyoruz. Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamız vefatından birkaç ay önce bu görevi bize tebliğ ettiler. Arkadaşlarda bize ‘sen Hoca’nın emanetisin’ deyip, bizi bu görevde tutuyorlar.

 

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ile bir dönem birlikte hareket ettiniz, ilk kez sizin partinizden belediye başkanı oldu. Şimdi projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Ben seçimlerde de şu ifadeyi kullandım. 20 yıl boyunca şehri yöneten insanlar söz konusu. Bu idareleri şu şekilde sınıflandırmak gerekir: İlk on yıl ve son on yıl diye ayırt etmek gerekir. Neden çünkü ilk 10 yıl Milli Görüş çatısı altında siyaset yapan başkanlarımız vardı. Son 10 yıl ise Adalet ve Kalkınma Partisi’nde başkanlık yapan başkanlar var. Şehrimizde artı ve eksileri terazinin kefelerine koyduğumuzda illaki artılar vardır ama biz eksilerin daha fazla olduğu kanaatindeyiz. Bizim geçtiğimiz seçimlerdeki propagandalarımızdan birisi şuydu: ‘İyi bir idareci var ama daha iyisini biz yapacağımızı iddia ediyoruz’ diyorduk. Daha iyisini insanlarımız seçsin noktasında bir seçim süreci geçirmiştik. Geçmişte beraber çalıştığımız insanlar, beraber siyaset yaptığımız insanlar bir gayret gösteriyorlar. Ancak biz bunun daha iyisini yapacağımız kanaatindeyiz. Niye kök burada, Milli Görüş’te, Saadet Partisi’nde. Şu anki iktidar partisi Saadet Partisi’nden ayrıldıktan sonra kurulan bir siyasi parti. Kökü olmayan bir gelenekten geliyor AKP. O noktada da başarılı olmayacaklarını düşünüyorum.

Sizce Kayseri’nin sorunları, sıkıntıları, eksikleri nelerdir?

 

Şehrimizde çok önemli sıkıntılar söz konusu. Bunlardan birinci problem trafik. Şehrimiz trafik sorunu en az olan illerden birisiydi. Ancak son 5-6 yılki şehirleşme politikamız olan imar politikamız Kayserimize bir trafik sorunu hediye etti. Biz bunun çözümünü de maalesef ışıklarda arıyoruz. Trafik ışığı koyduğumuzda sorun çözülür gibi görüyoruz ama kesinlikle bunun böyle olmadığını görüyoruz. Yakınımızda bir Ankara Büyükşehir Belediyesi var. Çok daha kalabalık nüfusa sahip, çok daha karmaşık şehirleşme planına sahip. Ancak kendileri alt ve üst geçitlerle, köprülerle bu sorunu çözdüler. Biz Kayseri’de trafik ışığı koyarak pansuman tedavi yapma eğilimindeyiz. Geçenlerde belediye tarafından bir üst geçit ihalesi gerçekleştirildi. İnşallah bunun fizibilitesi yeterince yapılmıştır.  Tramvay hadisesinde yapılan hatalar tekrar edilmez.

 

Tramvay hattı demişken, sizce çarpık kentleşme var mı Kayseri’de?

 

Bir diğer durum çarpık şehirleşme. Biz Kayseri’de 15.kattı binalar dikerek bir şehirleşme olacağını düşündük. Bu çok büyük bir hataydı. Şehri beton yığını haline getirmek bundan sonra gelecek nesle ihanet olacak. Kayseri’yi hiç bilmeyen birine bir mahalleye koysak burasının bir İslam şehri olduğunu bilmez. Müslüman bir şehre ait hiçbir özellik yok. Koca koca binalar çok az miktarda yeşil alanın bulunduğu alanlar yapıldı. Neticede de bir tıkanmaya doğru gidiyoruz. Hâlbuki Kayseri’de arsa anlamında çok büyük bir sıkıntı değil. Büyümeye elverişli yapısı var. Ne hikmetse belli bir noktaya şehri yığınlaştırdık. Basit bin örnek şehir stadyumu merkezdeyken 15 güne bir maçlar olurdu, ancak o zaman trafik sıkışırdı. Stadı kaldırdık her gün trafik olacak şekilde devasa binalar ve AVM yaptık. Oradaki otel inşaatı bittikten sonra Sivas Caddesinde inanılmaz trafik olacak. Bununla ilgili nasıl tedbir alacaklar bende merak ediyorum.

 

Kayseri’de hava kirliliğiyle ilgili sıkıntılar da var…

Diğer büyük sıkıntılardan birisi hava kirliliği. Kayserimiz düz bir ovada olması hasebiyle hava akımının olmadığı bir yerleşim alanı. Ancak bu mevsimde daha kışın gelmediği, sonbahardan kalan son günlerin yaşandığı bu günlerde bu kadar hava kirliliğinin olması bizi üzüyor. İnsanlar akşamları parklara, bahçelere yürüyüş yapmak için çıkıyorlar. Beş dakika sonra kendilerini evlerine zor atıyorlar. Spor yapayım derken tamamen vücutlarının zehirlenmesini istemiyorlar.

 

 

 

Gezi Parkı’nın kaldırılıp AVM yapılmak istenmesi sonucu Gezi olayları başlamıştı. Şimdi de zeytin ağaçlarının sökülmesiyle karşı karşıyayız. Zeytin ağaçlarının katledilmesiyle yeni bir Gezi Parkı direnişi örneği görebilir miyiz?

Geçen yıl Gazi Parkı olayları yaşandı. Benim Şahsi kanaatim iyi niyetli insanların başlattığı bir organizasyondu. Ancak daha sonra kötü niyetli insanlar devreye girdi ve olaylar çığırından çıktı. Orada ortada rant sorunu vardı. Yani parkı kaldırıp oraya AVM yapılması söz konusuydu. Başlangıçta o AVM’nin yapılmaması için protestolar başlamıştı.  Dediğim gibi kötü niyetli insanlar masumane olayı başka yerlere çektiler. Kayseri’mizde de bunun hataları maalesef yapılıyor. Geçtiğimiz hafta malumunuz zeytin ağaçları katledildi. Bizim geldiğimiz medeniyet bize neyi emreder? Kıyamet koptuğu gün elinde ağaç varsa onu dik. Böyle bir medeniyeti temsil ettiğimiz iddiasındayız. Yeni bir dünya, yeni bir Türkiye’den bahsediyoruz. Ancak 80 yılda yetişen zeytin ağaçlarını bir rant uğruna feda ettik. Bir kaç cılız protesto sesinin de yankısı olmadı. Orya da o yatırım bir şekilde gerçekleştirilecek.

 

Erciyes Master Projesiyle, Erciyes Dağı’nın da kimyasının bojulduğu yönünde görüşler var. Bu yanlış bir proje midir?

 

Bizim Kayserimizde de Erciyesimiz var. Otel ve eğlence merkezleriyle orasını da katlediyoruz. Orası bize Cenabı Allah’ın emaneti. Orada da çok büyük hatalar mevcut. Bunu dillendirmekte sadece Saadet Partisi’nin meselesi olmaması gerekiyor. AKP, CHP ve MHP’li arkadaşlar da bu konuda görüşlerini bildirmeliler. Ancak ne hikmetse hem şehrimizdeki hem de Ankara’daki siyasiler gerçek gündemle değil, suni gündemlerle meşguller. Salı günü siyasi partilerin grup toplantılarını izledim, hiçbirisi ülkenin gerçek gündemiyle ilgili konulara değinmedi. Tamamen polemik malzemeleri çıkarıyorlar. ‘Birbirimize daha nasıl hakaret ederim?’in peşindeler. Gerçek gündemden hiç bahsetmiyorlar. Bugün baktığınızda Türkiye bölünmekle karşı karşıya, dünyaya baktığınızda nerede bir Müslüman coğrafyası var orası kan ağlıyor. Ülkemizde Doğu’nun, Güney Doğu’nun hâkimiyeti tamamen terör örgütüne teslim edildi. Kendi adliyelerini, kendi polis teşkilatlarını kurmuş durumdalar. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir yasasının işlemediği bir coğrafyaya sahibiz.

 

Türkiye’nin bugünkü politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

İçeri baktığımızda çok büyük bir buhran içerisindeyiz, gençliğimiz adım adım elden gidiyor. Ekonomik anlamda çok hızlı bir şekilde uçuruma sürükleniyoruz. Ne yazık ki bu konular insanlarımızın gündeminde yok. Önceki gün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bir açıklaması var, ‘Türkiye’de 2014 yılı içerisinde 15 milyona yakın vatandaşa sosyal yardım yapılmış. Şimdi buna bir pencereden bakarsın, devlet sosyal devlet anlayışıyla hareket ediyor dersin. Ancak madalyonun diğer tarafından bakarsan 15 milyon insanı niye muhtaç? Neden devlet kapısına gidip de yardım dilenmek zorunda. Kömür, iaşe giyecek direnmek zorunda? Bunun sorgulanması gerekir. Bizim prensibimiz şu insanlara balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretmemiz gerekir. Ancak bu sosyal yardım projeleriyle insanlar üzerinde bir baskı kurup, ‘aman ha biz iktidardan gidersek evinize giren kömürden olursunuz. O yüzden bize oy verin’ algısı oluşturuldu. Bu algıda 12 yıldır başarıyla gidiyor. Ancak 2015 seçimlerinde insanlarımız neyin ne olduğunu görür.

 

Bu 12 yıllık süreçte yaşananlar nasıl değişebilir?

 

Ne yazık ki bizim insanlarımız siyesi partilerini ancak canı yandığında değiştirir. Hatırlarsınız, Devlet Bahçeli, Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz hükümeti vardı. Ne zamanki yazar kasa dönemin başbakanına fırlatıldı, ok yaydan çıktı. Bankalar kolay kredi veriyorlardı, ekonomik açıdan buraya kadar gelebildik. Ben inşaat mühendisiyim, inşaatlar yapıyorum. Yaptığım konutların %90’nını konut kredisine satıyoruz. 15 yıl öncesine baktığımızda insanlar bir köşede biriktirdiği paralarla ev alabilirdi. Geçmişte yaptıkları birikimle ev alırlardı, şimdi insanlar geleceklerini satıp ev alıyorlar. Kredi çekiyorlar, ipotek yaptırıyorlar, gelecekte kazanacakları paralarla ev alıyorlar. Ne iktidar ne de muhalefet partileri bu konuya değinmiyor. Keşke Kılıçdaroğlu, Bahçeli çıksa da asgari ücretle nasıl geçinilir, bunun şovunu yapsa.  Davutoğlu da buna açıklama getirse. Bu insanlar seviye bakımından çok alttalar, sokak ağzı denilen argo kelimelerle siyaset yapıyorlar.  >> Devamı yarın

Röportaj: Dilek BOLAT