HAYIRSEVERLER OLMASAYDI!
Cumhuriyet halk partisi (CHP) milletvekili adayı Feyzullah Keskin Kayseri'de hayırseverler olmasaydı, devlet teşviki ile ne üniversitenin, ne organize sanayi bölgesinin ne de diğer yatırımların yapılamayacağını söyledi.
25. dönem milletvekili adayı Feyzullah Keskin gazetemize verdiği söyleşide Kayseri ile ilgili çok çarpıcı söylemlere imza attı. Keskin, Kayseri'de iyi ki hayırseverler var' dedi. CHP'de biat kültürü olmadığını belirten Keskin, toplumsal iletişimin şart olduğunu vurguladı. Türkiye'de hiçbir şeyin tesadüf olmadığını da ifade eden Keskin, HDP'den, Saadet ve Büyük Birlik Partilerinin ittifak girişiminden, seçim barajına kadar birçok konuyu değerlendirdi.
CHP başarılı bir eğilim yoklaması gerçekleştirildi ve liste aynı şekilde kaldı. Bu konuda neler söylersiniz?
Öncelikle genel bir perspektiften bakmamız gerekiyor. Halkımızın seçeceği milletvekilini kendisinin belirlemesi bakış açısıyla değerlendirmek istiyorum. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun, genel başkan olduktan sonra ki en hassas olduğu konulardan birisi de buydu. Yani parti içinde aday seçimlerinde merkez ataması yapılabilir, eğilim yoklaması, ön seçim yapılabilir. Ön seçim olarak adlandırdığımız sistem partiye üye olan CHP'lilerin sandığa giderek, kendilerini TBMM'de temsil edecek olan milletvekilini seçilmesini sağlamasıdır. Bunu sadece CHP değil bütün partilerin yapması gerekiyor. Çünkü sizin geleceğiniz bir genel başkanın ya da birisinin iki dudağı arasındaysa, yarın bir gün vekillik yaparken ister istemez genel başkanın tavrı gözetilir. Aslında etik olan da bu.
CHP halkın sesine kulak veriyor diyebilir miyiz?
Bizde biat kültürü yoktur. Biz de en alttan en üste kadar olan herkes fikirlerini özgürce ifade edebilir, özgürce söyleyebilir bu hakaret ya da disiplinsizlik anlamına gelmez. Bu fikir alışverişi, beyin jimnastiği olarak algılanmalı. Tabii gücünü halktan alan milletvekillerinde haklı bir kopukluk olması beklenemez. Bu anlamda sadece CHP değil bütün partilerin halka dayalı milletvekili belirlemesi gerekiyor. Aksi taktirde gurup başkanvekilleri karar alınırken, ön sıradan el kaldırıyor. Diğerleri de mecburen bunu onaylıyor. Aksi taktirde bir sonraki seçimde genel başkanları tarafından ismi çiziliyor. CHP öyle değildir. Eğer halkın istediği davranışlara uygun hareket etmezse, o vekil halk tarafından çizik yer.
CHP'de çok seslilik var Bir çok konuda ortak payda da birleşemiyor?
Şimdi bakın demokrat diyorsunuz, köken olarak demokrasiyi anlatır. Ne demektir demokrasi insanlarının fikirlerinin karşıdaki insana saygı duyacak çerçevede ifade etmesidir. Şimdi siz dediğim gibi karşınızdaki insana hakaret ile karşıdaki insanın özgürlüğünü engellemeyecek şekilde düşüncelerinizi ifade etmek zorundasınız. İnsanların yaradılışında bu özellik vardır ve onları diğer canlılardan ayıran özellik düşünebilmesi ve yorumlayabilmesidir. Siz zaten düşündüğünüzü ifade edemedikten sonra yaradılışa ters düşüyorsunuz demektir. Siyasetle uğraşıyorsanız, toplumla ilgili mücadele ediyorsanız siz düşünceleriniz, bilgi birikiminiz yok ise ve düşüncelerinizi ifade edemiyorsanız, gözlemleyemiyorsanız, bu gözlemleri sese dönüştüremiyorsanız sizin o zaman siyasetle uğraşmanızın bir gereği yok. Seçilen milletvekilleri insanların isteklerini dile getiremiyorlarsa orada niye oturuyorlar.
Bu çok sesliliği biat kültürünün olmaması mı ortaya çıkarıyor?
Biz genelde eleştiririz, sizde herkes çok konuşuyor derler. Evet, biz çok konuşuruz. Zaten toplum birbiriyle konuşmadığı için bu halde. Biat sistemi korkuyla oluşan bir kültürdür. Bu nedenden dolayı da diktatörlerin sevdiği bir sistemdir. Bizler sosyal demokratlar olarak yanlış yapana doğru demek kendimizle çelişmek anlamına gelir. Aslında toplum insanlar konuşmalı, konuştuklarını söylemeli, düşüncelerle ilgili ortak sonuca varmalı demeli. Konuşmaktan değil, konuşmamaktan zarar gelir. Günümüzdeki siyasetin en büyük yozlaşması özellikle TBMM'ye gidip halkı temsil ettiğini savunan insanların fikirlerini bir tarafa bırakması, kendilerini o makama getiren dikta sultasının ağzına bakar hale geldiler. Bununla ilgili kavga bile etmeye başlıyorlar. Bu topluma en kötü örnektir. Sanki orası çözüm tıkama yeri gibi düşünülüyor. Bırakın muhalefeti birbirleri içerisinde anlaşamıyor. Aslında güçlü bir muhalefet iktidarın emniyet sibobudur. Doğruyu göstermesi anlamında çok önemlidir.
CHP içerisinde ulusalcı diye nitelenen bir gurup vardı ve milletvekilleri listelerinde bu gurubun tasfiye edildiği noktasında bu kanaat gelişti. Sizce de öyle mi?
Bunlar partinin dışından olup Cumhuriyet Halk Partisi'ne iftiralar atmak isteyen gruplardır. Ulusalcı ne demek? Herkes ulusalcıdır. Ulusalcı demek, bu ülkeyi sevmek değil midir? Bu söylem siyasetin değil toplumun hatasıdır. Bizim toplumumuz öyle bir kamplaşmış ki, kamplaştıklarında kendileri bir görev almış gibi davranıyorlar. Örneğin, milliyetçilik denildiği zaman MHP milliyetçi, CHP milliyetçi değil. Bizim 6 okumuzdan birisi de milliyetçiliktir. Veya insan hakları ya da hümanizm denildiği zaman CHP algılanıyor, diğer partiler insanı sevmiyor sonucu mu çıkacak buradan. Din kavramı denildiğinde de AKP akla geliyor. Sanki tüm dindarlar orada, CHP'de hacca giden namaz kılan yok mu? Her parti kendisine bir strateji belirlemiş. Bizler kavramlara takılıyoruz. Yanlış olan bu. CHP içerisindeki bütün milletvekilleri ulusalcıdır.
Son dönemlerde bir algı yönetimi kavramı var ve çok iyi çalıştırılıyor Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son dönemlerin en büyük icatlarından biri algı oluşturmaktır. Gücü elinde tutan bir grip eğir kendisine rakip olacağını düşündüğü bir grup varsa, onu yıpratmak adına toplumda değerli olan kavramları kullanırlar. Örneğin Türk toplumunun yüzde 99'u Müslüman. İslamiyet'in de gereklerine değerlerine göre yaşıyor. Sevilmeyen bir grip varsa o değerlerin dışına atılır. İşte Alevi'lere yıllarca yapılan da budur. İftiralar atarak algıyı yönlendirme ve toplumdan dışlama çalışmalarıdır. Bunun aynısı da siyasette uygulanıyor. Kendisine solcu diyen kimse etnik yapı üzerinden siyasetten yapmaz.
Etnik yapı denildiğinde Türkiye'de bir HDP gerçeği var. 7 Haziran seçimlerinde onların şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben fizikçi olduğum için duygusal değil daha mantıksal, rakamsal yaklaşıyorum olaylara. Çünkü duygular oturduğunuz yerden dışarı baktığınızda havanın durumuna göre değişebilir. Ama mantık değişmez. Çünkü doğru bir tanedir. Bundan iki yıl önce HDP ile ilgili çok fazla senaryolar yazılıyordu. Ben şimdi yalnızca sonuca bakıyorum. HDP barajı aşarsa ne olur, aşmazsa ne olur? Buradaki kurgu nedir. Kurguyu düzenleyenler oyunu neye göre oynayacaklar. Türkiye'de hiçbir şey tesadüf değildir. Birileri düğmeye basıyor. Hiçbir fikir meclisin dışında kalmamalı. Bu nedenle barajı aşmaları gerekir. Düşüncelerini konuşarak anlatmalılar. Siz eğer bir gribi dışlarsanız, bu grip bir süre sonra silahlı kuvvete yönelecek. Çünkü toplumsal olayları bir yere kadar durdurulabilirsiniz, bir yerden sonra bu patlar. Özellikle de burayı karıştıran birileri varsa mutlaka patlayacaktır. Bu noktada eğer bir sorun varsa gelecekler yasama yürütmenin oluşturulduğu bir yerde fikirlerin beyan etmeleri gerekir. Yoksa silahla, kanla, kavgayla bu topluma huzur verilmez.
Yüzde 10 barajı ifade özgürlüğünü de kısıtlıyor
Yüzde 10 barajının olması ülkenin en büyük sıkıntısıdır. Bırakın insanlar kendilerini TBMM'de ifade etsinler. Sorunlarını konuşsunlar. Biz konuşmayı özleyen bir toplumuz. Bütün siyasi düşünceler kendilerini TBMM'de ifade etme özgürlüğüne sahip olmalı. Çözüm orada bulunmalı. Biz genç bir cumhuriyetiz. Henüz 92 yıllık bir cumhuriyetiz. Türk devrimi bir gecede gerçekleşti. Taban bu değişimi özümsemediği için, emek vermediği için sıkıntılar oluştu. Bu sıkıntımlar art niyetsiz TBMM'de çözülmelidir. Bu yalnızca HDP için geçerli değil. Saadet ve Büyük Birlik Partisi var.
Saadet ve Büyük Birlik Partisi ittifakını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Baraj sıkıntısı yüzünden siyasi partiler ittifak yapmak zorunda kalıyor. Zaten aynı görüşte olsalar iki ayrı parti olmaz. Onlarda barajı aşıp meclise girerse ayrılacaklardır. İttifak yalnızca barajı aşmak içindir. Bunun örnekleri de var.
Projelerinizden bahsedelim birazda
Ben aday adaylık sürecimde parti ile ilgili projeler geliştirdim. Çünkü parti içinde bir yarış vardı. Kayseri ile ilgili projelerimizde biz grup olarak projelerimizi geliştirdik. Eksikler nelerdir, neden yapılmıyor gibi Ben hep şunu söylüyorum. İyi ki Kayseri'nin hayırseverleri var. Eğer Kayseri'de hayırseverler olmasaydı üniversite dâhil şu an gördüğümüz bir şey yapılamayacaktı. Çünkü bunlar devlet tarafından yapılmıyor. Eğer hayırseverler olmasaydı organize sanayiyi devlet katkısıyla üçe çıkaramazdınız. Teşvik kapsamı diye bir şey çıkarılıyor. 130 kilometre ilerdeki Niğde 5 gurupta yer alıyor, Kayseri 5 grupta. O zaman Kayseri'de ne iş yapılır ne de fabrika açılır. Kayseri'de iş yapmakta uygulanan en büyük yanlışlardan birisi bu. Teşvik mutlaka uygulanmalıdır ama bölge bölge ayırmak yerine sektör sektör ayrılmalıdır. Kayseri'de ki bir iş adamı dörtdörtlük iş yapıyor. Teşviklerin yüksek olduğu yerlerde insanlar art niyetli davranıyor, bunun örneklerini yaşadık. Şimdi Kayseri'de ki dürüst iş adamının suçu ne? Kayseri'de hızlı trenin olmaması, bölge hastanesinin tamamlanamaması büyük eksikliktir.
CHP belediyecilikten anlamaz diyorlar, bu konuda neler söylersiniz?
Her gelen Kayseri'ye hayran kalıyor. Ama bu devletin yatırımlarından kaynaklanmıyor. Kayseri'nin en büyük şansı belediye başkanlarının vizyonlarının farklı olması. Örneğin bir Niyazi Bahçecioğlu örneği var. Bahçecioğlu şehrin temelini atan insandır. Bugünkü tramvay bile onun projesidir.
CHP'nin en büyük vaadi emekliye iki maaş ikramiye... Bu çok eleştiriliyor neden?
Emekliye iki maaş ikramiye projemiz noterde onaylandı. Bu da halkta büyük yankı buldu. Şimdi bize bu parayı nereden bulacaksınız diyorlar. Bizim genel başkanımız çok nazik bir insanda bunlara cevap vermiyor. Çalınan paralar konulsa veya bürokratlara harcanan, makam araçlarına verilen, milletvekillerine ödenen maaşların bir kısmı konulsa emeklilere verilecek parayı fazlasıyla harcıyor. Bizler akaryakıtı en pahalı kullanan ülkeyiz. Bizim ülkemizden bir sürü boru hatları geçiyor, buna rağmen en pahalı bizde. Çünkü alınan paralar oluşan o deliği kapatmaya yetmiyor. O kadar çok para yanlış yerlere harcanmış ki kontrol edilemiyor artık.
Röportaj: Dilek BOLAT